KUR’AN’DA DUA ÖRNEKLERİ

 1.  PEYGAMBER DUALARI

Kur’ân’da hem isim zikredilerek, hem de isim zikredilmeden peygamberlerin yaptığı dua örneklerine yer verilmiştir. İsim zikredilmeden peygamberlerin yaptığı duaya şu örneği verebiliriz:

“Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sabit kıl, kâfirler güruhuna karşı da bize yardım et!” (Âl-i İmrân, 3/147) Bu dua, Kur’ân’da peygamberler ve onunla birlikte Allah yolunda savaşan, bu konuda gevşeklik göstermeyen ve sabreden Allah dostlarının duası olarak geçmektedir. (Âl-i İmrân, 3/146)

Peygamberler ve Allah dostları dualarında; yüce Allah’tan;

- Günahlarının ve işlerindeki aşırılıklarının bağışlanmasını,

- İmanda kendilerini sebat ettirmesini,

- Kâfirlere karşı yardım etmesini istemektedirler.

Bu dua örneği ile yüce Allah, hem mü’minlere nasıl dua edeceklerini öğretmekte hem de günahlara tövbe edilmesini, imanda sebat edilmesini ve düşmanla mücadeleye hazırlıklı olunmasını, zaferin ve başarının ancak Allah’ın yardımı ile mümkün olacağını bildirmektedir. Bu duayı yapanların, dualarının kabul edildiği ve onların ödüllendirildiği bir sonraki ayette; “Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükâfatını verdi. Allah, güzel davrananları sever” (Al-i İmran, 3/148) şeklinde haber verilmektedir.

Âdem (a.s.), Nuh (a.s.), Lût (a.s.), İbrahim (a.s.), Yusuf (a.s.), Şuayp (a.s.), Musa (a.s.), Zekeriya (a.s.), Süleyman (a.s.) ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in yaptığı ve Kur’ân’da geçen dualarından şu örnekler seçilmiştir:

a) Âdem (a.s.) ve Eşi Havvâ’nın Duası

Âdem (a.s.) ve eşi, cennette kendilerine yasaklanan ağacın meyvesinden yedikten sonra cennetten yeryüzüne indirilince şöyle dua etmişlerdir: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!” (A’râf, 7/23) Bu duayı Âdem ve eşi, cennette kendilerine yasak edilen ağacın meyvesinden şeytana uyarak yedikten sonra yapmışlardır. (A’râf, 7/19-22; Bakara, 2/35-36) “Âdem (vahiy yoluyla) Rabbi’nden birtakım kelimeler aldı, (bu kelimelerle amel edip Rabb’ine tövbe etti ve affı için yalvardı. Allah da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır.” (Bakara, 2/37) Yüce Allah, Âdem (a.s.) ve eşinin dualarını kabul etmiş ve onları affetmiştir.

İnsanların atası Âdem ve Havva’nın tövbe ve duası,  nesli için örnek olmuştur. Bu duada yüce Allah, mü’minlere; insanın hata edebileceğini, yasak bir fiili işlediği zaman kendi nefsine zarar vermiş olacağını, bu durumda günahtan derhal tövbe edip affedilmesi için yalvarması gerektiğini, böyle yaparsa bağışlayacağını bildirmektedir.

b) Nuh (a.s.)’ın Duası

Nuh (a.s.), kendisine iman etmeyen oğlu suda boğulunca (Hûd, 11/43); “Rabbim! Şüphesiz ki oğlum da ailemdendir. Senin vaadin elbette haktır, Sen hâkimler hâkimisin” diye Rabbine seslenmiş, bunun üzerine yüce Allah, “Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir, onun yaptığı iyi olmayan bir iştir.  O hâlde hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim” (Hûd, 11/45-46) buyurmuştur. Bu uyarı sonunda Nuh (a.s.), Allah’a şöyle dua etmiştir: “Ey Rabbim! Bilmediğim şeyi istemekten Sana sığınırım. Eğer Sen, beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen ben hüsrana düşenlerden olurum!” (Hûd, 11/47) Nuh (a.s.)’ın bu duasından, Allah’tan bir istekte bulunurken dikkat edilmesi gerektiğini, dînen uygun olmayan, Allah’ın razı olmayacağı şeyleri istemenin doğru olmadığını, bunun cahillik olduğunu, böyle bir istek için de af dilenmesi gerektiğini öğreniyoruz. Kur’ân’da Nuh (a.s.)’ın şu duaları da zikredilmiştir: “Ey Rabbim! (Kavmimin) beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” (Mü’minûn, 23/26)  “Ey Rabbim! Bana, babama, anama, mü’min olarak evime girene ve bütün mü’min erkek ve mü’min kadınlara mağfiret eyle. Zalimlerin de sadece helâkini artır.” (Nûh,  71/28)

Nuh (a.s.), İslâm düşmanlarına karşı Allah’ın yardım etmesini; kendisinin, anne-babasının ve bütün mü’minlerin bağışlanmasını istemekte, zalimlere de beddua etmektedir. Dolayısıyla biz, bu dua örneklerinden; kendimiz için dua ettiğimiz gibi yakınlarımız ve mü’minler için de dua etmemizi, insanlara zulmedenlere beddua edebileceğimizi öğreniyoruz.
 
c) Lût (a.s.)’ın Duası

Lût kavmi, âlemde kendilerinden önce kimsenin yapmadığı ahlâksızlığa (homoseksüelliğe) düştüler. (A’râf, 7/8081) Lût peygamberin (a.s.) ikazına rağmen bu çirkin işlerinden vazgeçmediler, üstelik Peygamberi de yalanladılar. Kavminin bu tutumuna karşı Lût (a.s.) Allah’a şöyle dua etmiştir: “Rabbim! Beni ve âilemi bunların yaptıklarından kurtar!” (Şu’arâ, 26/169) “Ey Rabbim! Bozguncu / ortalığı fesada veren bu kavme karşı bana yardım et.” (Ankebût, 29/30)

Lût (a.s.), Allah’ın emir ve yasaklarını kavmine tebliğ etmiş, ahlâksızlığa saplanan kavmini bu bataklıktan kurtarmaya çalışmıştır. Ancak kavmi edepsizlikte ısrar edince, aynı toplumda yaşayan ailesini, mü’minleri ve kendisini bu kötülüklerden korumasını, kavminin azgınlıklarına ve zulümlerine karşı yardım etmesini yüce Allah’tan istemiştir. Biz, bu duadan kötü ahlâktan, haramlardan ve kötü davranışlı insanların kötülük, ahlâksızlık ve zararlarından korunmamız ve bu konuda Allah’tan yardım istememiz gerektiğini anlıyoruz.

ç) İbrahim (a.s.)’in Duası

Azim sahibi peygamberlerden biri olan Hz. İbrahim (a.s.); tanrı diye putlara tapan kavmini tevhide/Allah’ın bir tek ilâh olduğu inancına çağırmış, putperestlikle mücadele etmiştir. Bu mücadele sürecinde putperest hükümdar Nemrut tarafından ateşe atılmış, ancak ilâhî lütfa mazhar olmuş, ateş onu yakmamış, güllük gülüstanlık olmuştur. İşte bu ulu Peygamberin Kur’ân’da bize örnek olacak duaları zikredilmiştir. İbrahim Peygamberin beş ayrı duası şöyledir: “Ey Rabbim! Bana hikmet ver ve beni sâlihler arasına dâhil et.” (Şu’arâ, 26/83) “Ey Rabbim! Bana sâlihlerden (bir oğul) ihsan et!” (Sâffât,  37/100)  “Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul et!” (İbrahim, 14/40) “Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde beni, ana-babamı ve mü’minleri bağışla!” (İbrahim, 14/41) İbrahim (a.s.), oğlu İsmail (a.s.) ile Kâbe’yi inşa edince öyle dua etmişlerdir: “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur, hiç şüphesiz Sen işitensin, bilensin. Ey bizim Rabbimiz! Hem bizim ikimizi yalnız senin için boyun eğen müslümanlar kıl, hem de soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen müslüman bir ümmet meydana getir ve bize ibadetimizin yollarını göster, tövbemize rahmetle bakıver. Hiç şüphesiz tövbeleri kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.” (Bakara, 2/128)

İbrahim peygamberin dualarında Allah’tan şunlar istenmiştir:

- Hikmet,

- Salihler arasında olma,

- Salih / Müslüman evlat,

- İbadetlerinin kabul edilmesi,

- Dualarının kabul edilmesi,

- Neslinin Müslüman olması,

- İman ve İslâm’da sebat,

- Tövbesinin kabul edilmesi,

- Affedilmesi.

İbrahim peygamber, kendisi için dua ettiği gibi, annebabası, nesli ve bütün mü’minler için de dua etmiş, kendisi gibi onların mü’min olmalarını, imanda sebat etmelerini ve ahirette bağışlanmalarını istemiştir. Bu dualar Kur’ân’da zikredilmek suretiyle biz mü’minlere yol gösterilmiş, nasıl dua edeceğimiz, duada neler isteyeceğimiz öğretilmiştir.

d) Yusuf (a.s.)’ın Duası

Yusuf (a.s.), kardeşleri tarafından kıskançlık sebebiyle bir kuyuya atılmış, burada yolcular tarafından bulunmuş, Mısır’a götürülüp satılmıştır. Çok güzel ve sevimli olan Hz. Yusuf’u Mısır Hazine bakanı almıştır. Bakanın evinde yaşarken bakanın eşi Zeliha, Hz. Yusuf’a ahlâksız teklifte bulunur. Yusuf Peygamber kabul etmeyince de kendisine iftira eder. (bk. Yûsuf, 12/4-57) Bunun üzerine hapse girmesi söz konusu olunca şöyle dua eder: “Ey Rabbim! Zindan bana bunların davet ettikleri şeyden daha sevimlidir. Eğer Sen, bu kadınların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, ben onların sevdasına düşer, cahillerden olurum.” (Yûsuf, 12/33) Hapisten kurtulup Mısır’a Hazine bakanı olunca şu duayı yapmıştır: “Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni sâlih kulların arasına kat!” (Yûsuf, 12/101)

Yusuf peygamberin duasında şu hususların öne çıktığını görüyoruz: Allah’ın haram kıldığı bir fiili işlememek için hapse girmeyi göze alan Hz.Yusuf, haram fiilden ancak Allah’ın yardımı ile kurtulmanın mümkün olduğunu dile getiriyor ve bu konuda Allah’tan yardım istiyor. Allah da onu bu kötülükten koruyor. (Yûsuf, 12/24) Mısır’da hazine bakanı olduktan sonra, Allah’ın kendisine verdiği mülkü ve ilmi itiraf ediyor, kendisinin velisi ve yardımcısı olduğunu dile getiriyor ve Allah’tan Müslüman olarak ölmeyi ve sâlihlerin arasına dâhil etmesini istiyor.

e) Şuayb (a.s.)’in Duası

“Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adaletle hükmet! Sen hükmedenlerin en hayırlısısın.” (A’râf, 7/89) “Başarım ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben yalnızca O’na dayandım ve ancak O’na döneceğim.” (Hûd, 11/88) Şuayb (a.s.)’ın peygamber gönderildiği toplum (Medyen halkı) fesada uğramış, sosyal düzeni bozulmuş, insan hakları ihlal edilir olmuştu; özellikle tartı ve ölçüde, alım ve satımda hile ve sahtekârlık doruk noktaya çıkmıştı. Allah’a ortaklar koşuyorlardı, çoğu mütekebbir insanlardı; özellikle ileri gelenleri, toplumun azgınları Peygamberin davetine icabet etmediler, peygamberi yalanladılar, yalanlamakla kalmadılar, peygamberi ve iman edenleri, kendi putperest dinlerine dönmedikleri takdirde taşlayacaklarını ve ülkelerinden çıkaracaklarını  söylediler.

İşte böyle bir ortamda kavminin hidayete yanaşmadığını anlayan Şuayp (a.s.); kavminin teklifini kabul etmedi, Allah’a güvendiğini ve O’na yöneldiğini, başarısının ancak Allah’ın yardımı ile mümkün olduğunu bildirdi, yüce Allah’a yalvardı, kavminin azgınlarını cezalandırması için dua etti, Allah da peygamberinin duasını kabul etti ve Medyen halkını korkunç bir gürültü ve deprem ile helâk etti. (A’râf, 7/85–93; Hûd, 11/84–95)

f) Musa (a.s.)’nın Duası

Musa (a.s.), azim sahibi, ulu peygamberlerden biridir. Firavunların idaresindeki İsraillilerin doğan erkek çocuklarının öldürüldüğü bir zamanda Mısır’da doğmuş, Allah’ın lütfu ile Firavun’un sarayında annesi ile birlikte büyümüştür. İsrail oğullarına peygamber olarak gönderilmiş, kendisine Tevrat verilmiştir. Asa ve yed-i beyza mucizeleri vardır. Allah’ın kendisi ile konuştuğu bir peygamberdir. Henüz peygamberlikle görevlendirilmeden önce Mısır’da bir İsrailli’yi savunmak için bir kıptîye bir tokat vurmuş, kıptî de bu tokat ile ölüvermiştir. (bk.Kasas, 28/3-42) Bunun üzerine şu duayı yapmıştır: “Ey Rabbim! Ben nefsime zulmettim, beni bağışla! dedi. (Allah) onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Kasas, 28/16) Musa (a.s.), bu duasında istemeyerek ölümüne sebep olduğu bir kimseden dolayı kendisine zulmettiğini itiraf etmekte ve bu kusurun bağışlanmasını Allah’tan istemektedir. Yüce Allah da onu bağışladığını, kendisinin çok bağışlayan ve çok merhamet eden olduğunu bildirmektedir. Bir kıptînin ölümüne sebep olduğundan, cezalandırılmaktan korktuğu için Mısır’dan gizlice kaçmış ve Allah’a şöyle dua etmiştir: “Ey Rabbim! Beni zalimler güruhundan kurtar.” (Kasas, 28/21) Allah da duasını kabul etmiş ve onu korumuştur. Musa (a.s.), Tur dağından döndüğünde kavminin Samirî’nin yaptığı buzağıya taptıklarını gördü. Kendisi ile birlikte peygamber olan kardeşi Harun’a kızdı. Harun (a.s.), kavminin söz dinlemediğini, nerede ise kendisini öldüreceklerini söyledi, bunun üzerine Musa (a.s.) şöyle dua etti: “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla! Bizi rahmetinin içine al. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” (A’râf, 7/151) İsrailoğullarına peygamber olarak görevlendirildiği süreçte kavminin Samirî’nin buzağıya tapmalarından sonra yüce Allah kendisi ile Tur dağında buluşma vaad etti. Kavminden yetmiş kişi ile Tur’a gitti. Allah ile konuştu, seçtiği kimseler buna muttali oldukları hâlde, Allah’ı açıkça görmeden inanmayız dediler. Yüce Allah da onları şiddetli bir sarsıntı ile sarstı, bayıldılar. Bunun üzerine Musa (a.s.), Allah’a öyle dua etti: “Rabbim! Dileseydin daha önce beni ve onları yok ederdin, aramızdaki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi yok mu edeceksin? Bu, Senin imtihanından başka bir şey değildir, bununla dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletirsin; bizim dostumuz Sensin; bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en iyisisin. Bize bu dünyada da iyilik, güzellik ve nimet yaz, ahirette de. Biz sana yöneldik.” (A’râf, 7/156-157) Yüce Allah, Musa (a.s.)’a kendisini ilâh yerine koyan Firavun’a gidip onu imana davet etmesini emretti. Musa (a.s.),  bu görev üzerine şöyle dua etti: “Mûsâ, dedi ki: Ey Rabbim! Göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştır, dilimden düğümü çözüver de sözümü iyi anlasınlar. Bana âilemden bir vezir ver; Kardeşim Harun’u, onunla arkamı kuvvetlendir, onu da (elçilik) görevime ortak yap ki Seni çok tesbih edelim ve Seni çok analım. Şüphesiz Sen, bizi görensin.”  (Tâ-hâ, 20/25-35) Musa (a.s.), Allah’ın emir ve yasaklarını tebliğ etmekle görevlendirildiği insanları iman ve ibadete davet etti, onları haram ve kötü davranışlardan sakındırdı. Sözüne kulak vermeyenlere; ‘benim size söylediklerimi yakında anlayacak ve hatırlayacaksınız’, dedi (bk. Mü’min, 40/37-47) ve şöyle dua etti: “Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını görür, gözetir.” (Mü’min, 40/44)

Musa (a.s.)’ın dualarında şu unsurlar dikkatimizi çekiyor: Musa (a.s.);

- İstemeyerek bir hata işleyince, hemen tövbe edip Allah’tan affını istemiştir.

- İnsanların kendisine zarar vermemesi için Allah’a sığınmış ve kendisini korumasını talep etmiştir.

- Kavminden birtakım azgınların davranışları sebebiyle helâk edilmemesi için dua etmiştir.

- Dünya ve ahirette Allah’ın kendisine ve mü’minlere iyilik, güzel ve nimet (hasene) vermesini istemiştir.

- İslâm’ı tebliğ görevini yerine getirebilmesi için başarı, kolaylık ve konuşma yeteneği istemiştir.

- İşlerini ve başarısını Allah’a havale etmiştir.

- Dua ederken Allah’ın güzel isimlerini zikretmiştir.

g) Zekeriya (a.s.)’nın Duası

Hz. Musa ile Hz. Hârûn’un babası olan İmrân’ın hanımı hamile kalınca, “Rabbim! Karnımdakini sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et, şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilesin” (Al-i İmrân 3/35) diye dua eder, çocuğu doğunca “Meryem” adını verir. Meryem’in teyzesinin kocası ve İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden olan Zekeriyya (a.s.), Allah’ın emri ile Beyt-i Makdis’te çocuğun bakımını üstlenir. Zekeriyya, çocuğun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulur. “Meryem, bu sana nereden geldi?” diye sorar. Daha sonra babasız olarak Hz. İsa’yı dünyaya getirecek olan Meryem de “Bu, Allah katından” diye cevap verir. (bk. Âl-i İmrân, 3/35–37; Enbiya, 21/89)  Zekeriyya, burada Allah’a şöyle dua eder: “Ey Rabbim! Bana katından temiz bir soy ihsan eyle, şüphesiz sen duayı işitensin!” (Âl-i İmrân, 3/38) “Rabbim! Beni yalnız başıma bırakma (bana bir çocuk ver), Sen varislerin en hayırlısısın.” (Enbiyâ, 21/89) Yüce Allah,  Zekeriya (a.s.)’nın duasını kabul eder ve kendisine yaşlı olmasına rağmen Yahya’yı ihsan eder. (bk. Âl-i İmrân, 3/39–41; Enbiyâ, 21/90)

ğ) Süleyman (a.s.)’ın Duası

Kuş ve karınca dilini bilen, hükümdar peygamberlerden biri olan, insanlardan, cinlerden ve kuşlardan ordusu bulunan, Davud peygamberin oğlu Süleyman (a.s.), ordusu ile karınca vadisine gelir, bir karıncanın,  “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları farkında olmadan sizi ezmesin” dediğini duyar, karıncanın sözüne güler (Neml, 27/15–19) ve Allah’a şöyle dua eder: “Ey Rabbim! Bana ve anama-babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi iş yapmamı gönlüme ilham eyle ve rahmetinle, beni iyi kulların arasına dâhil et.” (Neml, 27/19) Süleyman (a.s.), şiddetli bir hastalığa yakalanır, cansız ceset denecek hâle gelir, sonra tekrar sağlığına kavuşur ve Allah’a şöyle dua eder: “Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülk / hükümranlık bahşet. Şüphesiz, Sen çok bahşedicisin.” (Sâd, 38/35) Yüce Allah, duasını kabul eder. Rüzgârı emrine verir, cinleri ona boyun eğdirir. (bk. Sâd, 36–38)

Süleyman (a.s.)’ın duasında yüce Allah’tan;

- Nimete şükredebilmeyi nasip etmesini,

- Salih ameller işleyebilmesini,

- Salih kulları arasına dâhil etmesini,

- Bağışlamasını,

- Mülk / saltanat vermesini istemiştir.

Süleyman (a.s.)’ın Allah’tan hem dünya, hem ahiret, hem maddî hem manevî isteklerde bulunduğunu ve duasında Allah’ın güzel isimlerini zikrettiğini öğreniyoruz.

h) Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.s.)’in Duası

Miladî 571 yılında Mekke’de dünyaya gelen, 610 yılında peygamberlik ile görevlendirilen, 13 yılı Mekke’de 10 yılı Medine’de olmak üzere 23 yıl peygamberlik yapan Hz. Muhammed (s.a.s.), diğer peygamberlerden farklı olarak bir topluma değil bütün toplumlara, bütün insanlara ve cinlere peygamber olarak gönderilmiş, kendisi ile peygamberlik sona ermiştir. O, her konuda mü’minlere örnektir, âlemlere rahmettir. İlk muhatapları olan müşrik Mekke halkını İslâm’a davet etmiş, ancak dirençle karşılaşmış, insanların Müslüman olması için her türlü gayreti sarf etmiş, halkı Müslüman olmuyorlar diye çok üzülmüştür. (İsrâ, 17/6; Şu’arâ, 26/3) Yüce Allah, peygamberini teselli etmiş, görevinin sadece tebliğ etmek olduğunu müteaddit defalar kendisine bildirmiş, iman etmekten yüz çevirirlerse şöyle dua etmesini buyurmuştur:

 “Bana Allah yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Ben O’na güvendim ve O, büyük Arş’ın Rabbidir.” (Tevbe, 9/129) “Ey Rabbim! Aramızda gerçekle hükmet ve Rabbimiz O Rahmân’dır ki, isnat ettiğiniz (yalan) asıflarınıza karşı yardımına sığınılacak olan ancak O’dur.” (Enbiyâ, 21/112) “Rabbim! Eğer onlara vaad edilen azabı bana mutlaka göstereceksen, Rabbim! Bu durumda beni, o zalimler topluluğunda bulundurma.” (Mü’minûn, 23/93–94) “Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.” (Mü’minûn, 23/97–98) “Rabbim! Bağışla, merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” (Mü’minûn, 23/118) Beş vakit namaz ve kendisine mahsus olan teheccüt namazı emrinin akabinde (İsrâ, 17/78–79) şöyle dua etmesini istemiştir. “Rabbim! Gireceğim yere doğrulukla girmemi sağla, çıkacağım yerden de doğrulukla çıkmamı nasip et ve benim için kendi katından yardım edici bir kuvvet ver.” (İsrâ, 17/80) Vahyedilen henüz tamamlanmadan Kur’ân’ı acele okumaması konusunda uyardıktan sonra yüce Allah, şöyle dua etmesini emretmiştir: “Rabbim, ilmimi artır!” (Tâ-hâ, 20/114)

Yüce Allah’ın peygamberimize emrettiği dualarda, dünyevî ve uhrevî isteklerini özellikle yardım ve ilim isteme, şeytan ve zalimlerden uzak kalma arzusunun öne çıktığını ve dualarda Allah’ın güzel isimleri ve nitelikleri ile övüldüğünü görmekteyiz. Peygamber duaları, Allah’tan ne isteyeceğimiz ve nasıl dua edeceğimiz konusunda bizim için birer örnektir. Peygamberlerin yaptığı duaların dışında Kur’ân’da Havârilerin, Ashab-ı A’râf’ın, Hz. Musa’ya iman edenlerin, Ashab-ı Kehf’in, Tâlut’un ve sâlih mü’minlerin yaptığı dua örnekleri de vardır.

Kaynak: Diy.İşl.Bşk.Lığı

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: