TAPMAK VE İBADET

Kur'an'a göre, göklerde ve yerde hakimiyetin yegane sahibi Allah(c.c)'tır. Yaratma O'na mahsustur. Her şey O'na –istese de istemese de– boyun eğmiştir. Her şeyde O'nun hükmü geçerlidir. Yaratma ve hükümranlıkta hiç kimse O'na ortak olamaz. Kullarını boşu boşuna eğlence olsun diye yaratmadığını bildiren yüce Allah(c.c) insanları ve cinleri ancak kendisine ibadet etsinler diye yaratmıştır.

Geniş ve öz ifadeyle ibadet, kendi acizliğini kabul ederek tam bir sevgi ve saygı ile beraber yalnızca yüce Allah(c.c)’a boyun eğip, O'nun yap dediklerini yaparak ve yasakladıklarından kaçınarak yalnız O'na itaat etmek; Yalnız O'ndan korkup ve yalnız O'na ümit beslemektir. İbadet sadece namaz, oruç zekat hac gibi temel ve şart olan ibadetlerle sınırlı değildir. Bunlar zaten ibadetin olmazsa olmazı yani en asgari düzeyidir. İbadet yeryüzünü Allah(c.c) adına imar etmek ve orada Allah(c.c)’ın hükümlerini uygulamakla yükümlü birer halife olarak yaratılan insanın hayatının tüm alanlarındaki söz ve fiillerini kapsar.

Allah (c.c)'a ortak koşma konusunda insanların içine düştüğü en büyük yanılgı, şirkin sadece taştan, çamurdan putlara tapmaktan ibaret olduğunun sanılmasıdır. Bunun nedeni, kavram olarak ibadet ve tapmanın Kur'an'da ne manaya geldiğinin bilinmemesidir. Bu konuyla ilgili Kur'an'daki ayetlere örnek olarak Tevbe Suresinin 31 nci ayetini verebiliriz. Aşağıda sunduğumuz bu ayete ve Resulullah(s.a.v)’in bu ayeti açıklayan hadisine göre Allah(c.c)’ın yasak dediği bir şeyi serbest, serbest dediği bir şeyi de yasak yapan her hangi bir kişiye, yöneticiye, din adamına itaat etmek, onlara ibadet etmek anlamına gelmektedir. Ve bu hadiste Adiyy Bin Hatim’in önderlerini rab edinerek onlara ibadet ettiklerinden haberi olmadığını ortaya koymasına rağmen, cehaleti asla özür kabul edilmemiştir.

Bu ayet ve hadisin ışığında günümüze bakacak olursak; Beşeri kanunlar ile insanlara hükmeden tağuti düzenlere sevgi, istek ve tutkuyla boyun eğerek  itaat edip te Allah(c.c)'ın emir ve yasaklarına göre yaşamayan insanların Allah(c.c) ’ı anmaları, namaz kılmaları, Müslüman gibi gözükmeleri, onları Allah(c.c) ’a isyan eden birer kul olmaktan kurtarmaz. Zira insanlara hükmetme yetkisi, onları hayatları ile ilgili tüm meselelerde yönlendirme hakkı yalnız Allah(c.c) ’a aittir ve bu egemenlik O’nun ilahlık vasıflarındandır.

Bu nedenledir ki; İslam sadece bireysel hayatla ilgili değil, toplumsal hayatla ilgili de metot ve sistem koyup, kural ve kaideler belirlemiştir. Şüphesiz ki; insanlar için neyin en uygun ve neyin en hayırlı olacağını, yalnız onları yaratan Allah(c.c) bilir; insanların ilahlığa soyunarak yaptıkları kanunlar, O'nun kulları için koyduğu kanunlar gibi asla kusursuz ve mükemmel olamazlar. Ayrıca yaptırım gücünü sadece dünyevi cezalardan alan beşeri kanunlar, ahiret ceza ve mükafatını da ön gören ilahi kanunlar kadar caydırıcı değildirler. Toplumlar ancak ruhunu vahiyden alan değerlere ve kanunlara kavuştuklarında kargaşa ve bunalımdan kurtularak, özledikleri düzen ve saadete ulaşabilirler.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, itaat bir ibadet amelidir. İtaatin ibadet olması hükmetme noktasında olduğu gibi insanların herhangi bir düşünce, teori, doktrin, ideoloji, felsefe, prensip veya yönetim sistemine veya ilahlaştırdıkları birtakım insanlara isteyerek boyun eğip, sevgi ve tutkuyla itaat etmeleriyle de tezahür eder. Bu şekilde ibadet içerikli herhangi bir ameli Allah(c.c)’tan başkasına sunan kişi, Kur’an’ın sarih ifadesi ile müşrik olur. Bu konudaki cehaletine ise, delil olarak Kur’an ve sünnetin mevcudiyetinden sonra itibar edilmez.

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

Bismillahirrahmanirrahim.

En'am-162 "Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de alemlerin Rabbi Allah içindir."

Tevbe-31 "Onlar, Allah'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir."

Hud (1-2) "Elif Lam Ra. Bu Kur’an; ayetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim"

Zumer-3 "İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez."

Yasin (60-61) "Ey Ademoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?”

Zariyat-56 "Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Müslüman olmadan önce hıristiyan olan Hatim-i Tâî'nin oğlu Adiy Tevbe-31 nci ayetle ilgili olarak "ya Resulallah, onlara ibadet etmezlerdi" dediğinde cevap olarak Resulullah(s.a.v.) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir;

"Allah'ın helal kıldığına haram derler, siz de haram tanımaz mıydınız? Allah'ın haram kıldığına helâl derler, sizde helal saymaz mıydınız?" Ben de "evet" dedim. "İşte bu onlara ibadettir." buyurdu.(Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Tefsiri)

Kaynak:
Kur'an-ı Kerim, Sünnet (tevatür yoluyla günümüze kadar taşınmış, Ümmetin malumu olan Peygamberimiz(s.a.v)'in uygulamaları), Sünnet'i teyit eden ve Kur'an'la çelişmeyen mütevatir hadisler ışığında hazırlanmıştır.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: