KİTAPLARA İMAN

Kitap, sözlükte "yazmak ve yazılı belge" anlamına gelir. Terim olarak ise, yüce Allah'ın kullarına yol göstermek ve aydınlatmak üzere peygamberlerine vahyettiği sözlere ve bunun yazıya geçirilmiş şekline denilir. Çoğulu "kütüb"dür. Hıristiyan ve yahudilere ilahi kitap olarak İncil ve Tevrat verildiğinden onlara "Ehl-i kitap" denilmiştir. İlahi kitaplara Allah katından indirilmiş olması sebebiyle "kütüb-i münzele" veya "semavi kitaplar" da denilir.

Kitaplara iman, yüce Allah tarafından bazı peygamberlere kitaplar indirildiğine ve bu kitapların içeriğinin tümüyle doğru ve gerçek olduğuna inanmak demektir. yüce Allah Hz.Peygamber'e, "İşte onun için sen (tevhide) davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben Allah'ın indirdiği kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum..." (Şura/15) diye hitap etmiş, müminlere de "Ey iman edenler, Allah'a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkar ederse tam manasıyla sapıtmıştır"(Nisa/136) buyurarak, kitaplara inanmanın bir iman esası olduğunu belirtmiştir. İslam'da iman esasları birbiriyle bağlantılı ve birbirinden ayrılmaz olduğu için kitaplara iman diğer esaslardan ayrılmaz. Allah'a inanmak, bizi O'nun birer yol gösterici olan peygamberler gönderdiğini kabul etme sonucuna götürür. Peygamberlere iman da onların Allah Teala'dan getirip tebliğ ettiklerini tasdik etmeyi gerektirir. Peygamberlerin tebliğ ettikleri şeyler de yüce Allah'ın kitaplarıdır.

Her ilahi kitap bir peygamber aracılığıyla gönderilmiştir. Kendisine kitap indirilen peygamber de, ondaki emir ve yasakların uygulanmasını göstermiş ve bunların yaşanabilir olduğunu ortaya koymuştur.

İlahi kitaplar konusu Allah 
Teala'nın kelam sıfatı ile ilgilidir, bu sıfatın eseridir. Peygamberlerine vahiy yoluyla bildirildiği mesajının ortaya çıkmış şeklidir. Peygambere indirilen kitaplara ilahi kitap denilmesinin sebebi, bu kitapların Allah tarafından gönderilmesi, söz ve içerik olarak onlarda hiçbir beşer katkısının bulunmamasıdır.

Bizler bugün kitapların şu andaki şekillerine değil, yüce Allah
'tan gelen bozulmamış şekillerine inanmakla yükümlüyüz. Çünkü ilahi kitaplara inanmadıkça kişinin imanı gerçekleşemez. İlahi kitaplardan bir kısmı tamamen kaybolmuş, bugün için elimizde ondan hiçbir şey kalmamıştır. Hz.İbrahim'in sahifeleri böyledir. Tevrat, Zebur ve İncil ise zamanla insanların müdahaleleri sonucu değişikliğe ve bozulmaya uğramıştır. yüce Allah'ın vahyettiği şekilde varlığını korumuş, hiçbir bozulma ve değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiş ve kıyamete kadar da bu özelliğini sürdürecek olan yegane kitap Kur'an-ı Kerim'dir:"Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik. Elbette onu yine biz koruyacağız" (Hicr/9) ayetiyle AllahTeala, insanlara Kur'an'ın ilahi koruma altında bulunduğunu ve kıyamete kadar değişikliğe uğramadan kalacağını bildirmektedir.

Kur'an-ı Kerim, kendinden önceki kitapları tasdik etmiş, fakat onların koymuş olduğu bazı hükümleri ortadan kaldırarak yeni hükümler getirmiştir. Mümin olabilmek için, Hz.Peygamber'e ve ona indirilen Kur'an'a uymayı ısrarla vurgulamıştır (bkz. Ali İmran/31; Nisa/47; Maide/15; Enam/153; Araf/3). Buna göre Ehl-i kitabın mümin diye nitelenebilmesi ve kurtuluşa erişebilmesi için Hz.Peygamber'i ve Kur'an'ın hükümlerini gönülden benimsemesi gerekmektedir.

Peygamber göndermek ve kitap indirmek Allah 
Teala için bir görev ve zorunluluk değildir. Fakat insanların peygamberlere ve kitaplara ihtiyacı vardır. Gerçi insan yaratılırken birtakım yeteneklerle donatılmıştır. Bu yetenekler sayesinde insan kendi gayretiyle kendisi, çevresi ve diğer yaratıklar hakkında bazı bilgiler edinebilir, birtakım gerçekleri kavrayabilir. Fakat bütün bunlar sınırlı ve kendi gücü oranındadır. İnsanın gücünü aşan hususlarda, yeterli olmadığı konularda ilahi yardıma, vahye ve kutsal kitaba olan ihtiyacı ortadadır. İnsanın bu ihtiyacını en iyi bilen yüce Allah, kuluna bir lütuf ve ikram olarak peygamberleri aracılığıyla kitaplar indirmiş ve yol göstermiştir. İlahi kitaplar indirildiği ümmet için Allah'ın hükümlerinin açıklandığı ilk kaynaktır. Dinin inanç esasları, ameli ve ahlaki hükümleri, farz ve haramlar kitap ile belirlenir.

İlahi kitaplar doğrudan Allah 
katından gelir. Bu bakımdan hem söz hem de mana açısından Allah kelamıdır. İlahi kitapların hedefi ise insanlığı sapıklıktan kurtarmak, hidayete, iyiliğe, aydınlığa çıkarmak ve sonunda iki dünyada mutlu kılmaktır.

⦁ İlâhi Kitaplar

Evrensel mesajlar içeren ilahi kitaplar Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'an olmak üzere dört tanedir.

a) Tevrat

Tevrat İbranice bir kelime olup "kanun, şeriat ve öğreti" anlamlarına gelir. Hz.Musa'ya indirilmiştir. Tevrat'a Ahd-i Atik ve Ahd-i Kadim de (Eski Ahit) denilir. Tevrat'ın aslının Allah kelamı ve peygamberine indirdiği kutsal bir kitabı olduğuna inanmak her Müslümana farz olup, bunu inkar etmek kişiyi küfre düşürür. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de Tevrat'ın Allah'ın kutsal kitaplarından biri olduğu açıklanmıştır: "Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat'ı indirdik..." (Maide/44).

Tevrat Hz.Musa(a.s) aracılığıyla İsrailoğulları'na gönderilmiştir. Ancak onlar tarihte yaşadıkları sürgün ve esirlik dönemlerinde Tevrat'ın Allah'tan gelen şeklini koruyamamışlardır. Tevrat'ın asıl nüshası kaybolunca, yahudi din bilginleri tarafından kaleme alınan Tevrat nüshaları ortaya çıkmıştır. Bugün elde mevcut olan Tevrat tahrif edilmiş, bütünüyle ilahi kitap olma özelliğini yitirmiştir.

b) Zebur

Kelime olarak “yazılı şey ve kitap” anlamına gelen Zebur, Hz.Davud(a.s)'a indirilmiş olan ilahi kitabın adıdır. Bu konuda Kur'an'da şöyle buyurulur: "...Gerçekten biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık. Davud'a da Zebur'u verdik" (İsra/55).

Zebur, ilahi kitapların en küçüğü olup, yeni dini hükümler getirmemiştir. Bugün elde mevcut olan Zebur nüshaları, lirik söyleyiş ve ilahilerden, Allah'a övgü ve hikmetli sözlerden ve birtakım nasihatlardan meydana gelmiştir. Mezmurlar adıyla Eski Ahid'de yer almaktadır.

c) İncil

İncil kelime olarak “müjde, talim ve öğretici” anlamına gelir. Hz.İsa(a.s) aracılığıyla İsrailoğulları'na indirilmiştir: "Kendinden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak peygamberlerin izleri üzerinde, Meryem oğlu İsa'yı arkalarından gönderdik. Ve ona, içinde doğruya rehberlik ve nur bulunmak, önündeki Tevrat'ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil'i verdik" (Maide/46).

İncil'e, Allah'tan Hz.İsa(a.s)'ya indirildiği şekliyle inanmak imanın gereklerindendir. Fakat bugün İncil'in orijinal metni de diğer bozulmuş kitaplar gibi elde yoktur. Bozulmuş ve insanlar tarafından müdahaleye maruz kalmış şekli vardır. İncil'e Ahd-i Cedid de (Yeni Ahit) denilir.

Bir Müslüman'a önceki kutsal kitaplarda bulunan bir hususun haber verilmesi durumunda; eğer bu husus, İslam inancına ve hükümlerine uygunsa kabul edilir. İslam inancına ve hükümlerine aykırı ise reddedilir. Ancak İslam inancına ve hükümlerine uygun olup olmadığı bilinmeyenler konusunda ise, Aşağıdaki ayetler ve hadisler doğrultusunda hareket edilir;


Bismillahirrahmanirrahim.

Ankebut-46 İçlerinden zulmedenler dışında kitap ehline karşı ancak en güzel şekilde mücadele edin ve deyin ki: "Bize indirilene de size indirilene de iman ettik. Bizim ilahımız da sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olanlarız."

Bakara (135-136) "(Yahudiler ve Hıristiyanlar Müslümanlar'a:) Yahudi ya da Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, hanif olan İbrahim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi. Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Peygamberimiz(s.a.v)'e isnat edilen aşağıdaki rivayetlerde buyuruluyor ki;

"Ehl-i kitabı tasdik de etmeyin, tekzip de (yalanlamayın). Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e... indirilene inandık deyin" (Buhari, “Tefsir”, sure: 2/11; “İ‘tisâm”, 25).

"Ehl-i Kitap’ı ne tasdik edin, ne de yalanlayın. 'Allah’a ve bize indirilene iman ettik’ deyin." (Abdurrezzâk, Musannef, 6/111; Buhari, İtisam 25, Tevhid 51)

d) Kur'an


Allah Teala tarafından gönderilen ilhi kitapların sonuncusu olan Kur'an-ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed'e indirilmiştir. Sözlükte "toplamak, okumak, bir araya getirmek" anlamına gelen Kur'an terim olarak şöyle tarif edilir:


"Hz.Peygamber'e indirilen, mushaflarda yazılı, Peygamberimiz'den bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş, okunmasıyla ibadet edilen, insanlığın benzerini getirmekten aciz kaldığı ilahi kelamdır". Bu tarifte bazı hususlar göze çarpmaktadır: "Peygambere indirilen" derken Hz. Muhammed kastedilmektedir. "Tevatür yoluyla nakledilmiş olan" derken, her devirde yalan üzerine birleşmelerini aklın imkansız gördüğü bir topluluk tarafından nakledildiği ve nesilden nesile böyle geçtiği için onun, Allah'a ait oluşunun kesinliği ifade edilmektedir. "Okunmasıyla ibadet edilen" derken de, okumanın ibadet olduğuna, namaz ibadetinde vahyedilen metnin okunması gerektiğine ve Kur'an tercümelerinin namazda okunmasının caiz ve geçerli olmadığına işaret edilmektedir.

⦁ Kur'an'ın Nüzulü

Kur'an-ı Kerim, Allah Teala'dan Hz.Peygamber'e Cebrail(a.s) aracılığıyla ve vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenebilmesi, kısa zamanda etrafa yayılması, manasının kolaylıkla anlaşılması, zihinlerde ve akıllarda derece derece bir gelişme ve alıştırma sağlaması, inançların ve değer yargılarının yavaş yavaş güçlenip kökleşmesi ve benzeri sebeplerle, o bir defada toptan indirilmemiş, yaklaşık 23 senede, bölümler halinde indirilmiştir. yüce Allah Kur'an'ın bir defada toptan indirilmeyişinin sebebini şöyle açıklamaktadır: "Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler: 'Kur'an O'na topluca indirilmeli değil miydi?' dediler. Biz O'nu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle, parça parça indirdik ve O'nu tane tane, ağır ağır okuduk. Bunun içindir ki, hangi soruyla karşına çıkarlarsa çıksınlar, biz sana mutlaka asıl doğru olan neyse, onu ve en güzel açıklamayı getirmekteyiz ve böylelikle de Kur'an, parça parça indirilmiş olmaktadır." (Furkan/32-33).

Ayetler doğrudan doğruya indiği gibi, yukarıdaki ayette vurgulandığı gibi (bkz. Furkan-33), çoğunlukla meydana gelen bir olayın hemen sonrasında olayı çözümlemek ve sorulan soruları cevaplamak için inerdi ki, ayetin inmesine sebep olan olay veya soruya “sebeb-i nüzul” (iniş sebebi) denilir. 

Kur'an-ı Kerim kendisinin, bir ayette ramazan ayında, bir başka ayette mübarek bir gecede, bir diğerinde de Kadir gecesinde inmeye başladığını haber vermektedir (bkz. Bakara/185; Duhan 44/1-3; Kadr 97/1). Kadir gecesinin ramazan ayında mübarek bir gece olduğu göz önünde tutulursa, ayetler arasında bir çelişkinin de bulunmadığı anlaşılacaktır.

⦁ Kadir Gecesi Nedir?

"Kadr" kelimesinin anlamı güç yetirme olmakla beraber, hüküm, değer, taktir, şeref, ululuk ve tazyik anlamlarına da gelir. İnsanlara iki cihan saadeti bahşeden Kur'an, şerefi ve önemine en yaraşır olan bu gecede indirilmeye başlamıştır. Duhan Suresinin üçüncü ayetinde "Biz onu mübarek bir gecede indirdik" buyurularak bu gecenin bereketli, hayırlı, uğurlu, önemli ve kutsal bir gece olduğuna açıkça vurgu yapılmıştır; Sonraki ayette ise "her hikmetli işin o gecede ayırt edildiği" belirtilerek gecenin mübarek oluşunun nedeni açıklanmıştır. Kadir Suresi inmeden önce bu gecenin ismi yoktu; Kur'an'ın bu gecede indirilmesinin geceyi daha da şereflendirdiğine ve kadrini daha da yücelttiğine işaret olsa gerek ki, adına Kadir gecesi denmiştir.

Kadir Suresinin ilk ayetinde Kur’an’ın bu gecede, Bakara suresinin 185 nci ayetinde ise ramazan ayında indirildiği belirtilmiştir. Buna göre Kadir gecesinin ramazan ayı içerisinde olduğu açık ve nettir; Ramazanın hangi gecesine denk geldiği konusunda ise farklı görüşler vardır. Bununla birlikte Buhari ve Müslim’in kaydettiği Hz. Aişe(r.a)’a isnat edilen bir hadiste, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e ilk vahyin Ramazan’ın 27 nci gecesinde geldiği bildirilmiştir; Bu sebeple de Kadir gecesinin ramazan’ın 27 nci gecesi olduğu yönünde genel bir kanaat oluşmuştur. Bazı rivayetlere göre de Kur’an bu ayın son on günü içinde inmeye başlamıştır. (Kurtubî, XVI, 124) Bazı nakillerde ise Hz. Peygamber(s.a.v)’in Kadir gecesinin vaktini haber vermeye teşebbüs ettiği, ancak o sırada bir konuda anlaşmazlığa düşen iki sahabinin Resulullah(s.av)’e başvurması üzerine buna fırsat bulamadığı, daha sonra da konunun zihninden silindiği bildirilir. (Buhari, "Fazlü leyleti’l-Ķadr", 4; Müslim, "Sıyam", 217; Darimi, "Savm", 56) Kadir gecesinin kesin olarak bildirilmemesi, insanların o gecede kazanacakları sevaplara güvenip diğer zamanlarda kulluk görevlerini ihmal etmelerini önlemek gibi bazı sebep ve hikmetlerle açıklanmıştır.

Kadir gecesi Kur'an'ın indirilmeye başladığı gece olduğuna göre, o bir kez olmuş geçmiştir diye akla gelebilir; Ancak Kadir Suresinin "...melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar." mealindeki 4 ncü ayetinde meleklerin inişinin, geniş zaman kipinde ifade edilmesi bu gecenin tekerrür ettiğini gösterir. Kadir suresinin "Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır." mealindeki üçüncü ayetini hakiki manasında anlayarak bu gecede yapılan ibadet ve hayırların, içinde Kadir gecesinin bulunmadığı bin ayda yapılanlardan daha çok sevap getireceğini söyleyenler olmuştur. Başka bir yoruma göre ise, buradaki bin sayısı çokluktan kinaye dediğimiz edebi bir anlatım tarzıdır. Demek ki bu öyle bir ilahi bereket ki, onu ifade etmede dil bile yetersiz kalmakta mecaz devreye girmektedir. Bu bağlamda bin rakamının, akla gelebilecek en uzun süreli ömre bedel olduğuna vurgu yaptığı da düşünülebilir (bkz. Bakara/96; Taha/103-104; Hac/47; Müminun/112-115; Ankebut/14). Şu halde bu ayetten Kadir gecesinde yapılacak ibadet ve iyiliklerin, diğer tüm zamanlarda yapılanlardan daha çok sevap getireceği anlaşılmalıdır.

Bir hadiste inanarak ve mükafatını Allah(c.c)’tan bekleyerek Kadir gecesini ihya edenlerin geçmiş günahlarının affedileceği müjdelenmiştir. (Buhari, "Fazlu leyleti’l-Ķadr", 1; Müslim, "Śalatü’l-müsafirin", 175-176) Ramazanın son on gününe girildiğinde Peygamber Efendimiz (s.a.v) dünyevi işlerden uzaklaşıp itikafa çekilir, geceleri daha çok ibadet ve tefekkürle geçirdiği gibi ailesini de uyanık tutardı.(Buhari, "Fazlu leyleti’l-Ķadr", 5; "İtikaf", 1; Müslim, "İtikaf", 1-5; Tirmizi, "Savm", 73) Bir hadiste Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in Kadir gecesinde, "Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni de affet!" şeklinde dua edilmesini tavsiye ettiği belirtilir. (Tirmizî, "Daavat", 84; İbn Mace, "Dua", 5)


En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

Bismillahirrahmanirrahim.

Bakara-185 " (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir."

Duhan (2-6) "(Hükümleri) apaçık olan Kitab'a andolsun ki, biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz, (insanları onunla) uyaranlarız. Katımızdan bir emir ile her hikmetli iş o mübarek gecede ayırt edilir. Rabbinden bir rahmet olarak (öteden beri) hep resuller göndermekteyiz. Şüphesiz O, (her şeyi) hakkıyla işitendir (he şeyi) hakkıyla bilendir."

Kadir (1-5) "Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. O gece, esenlik doludur. Ta fecrin doğuşuna kadar."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

KUR'AN'IN MUHTEVASI


İnsanları hem bu dünyada hem de ahirette mutluluğa kavuşturmak için gönderilmiş bulunan Kur'an-ı Kerim başlıca şu konuları kapsamaktadır:


⦁ İtikad. Başta Allah'a iman olmak üzere peygamberlere, meleklere, kitaplara, kaza ve kadere, ahirete ait önemli konular ve inançla ilgili çeşitli meseleler, Kur'an'ın kapsadığı konuların başında gelir.

⦁ İbadetler. Kur'an'da Müslümanlar'ın yapmakla yükümlü bulundukları namaz, oruç, hac, zekat ve benzeri ibadetlere dair ayetler vardır.

⦁ Muamelat. Kur'an bir toplumun devamını sağlayan ve toplum fertlerinin aralarındaki ilişkileri düzenleyen birtakım hükümleri kapsar. Kur'an'da alışveriş, emanet, bağış, vasiyet, miras, aile hayatı, nikah ve boşanma gibi kişiyi ve toplumu ilgilendiren konulara dair açıklamalar ve hükümler vardır.

⦁ Ukubat. İslam toplumunun mutluluğa erişebilmesi, bu toplum fertlerinin, İslam'ın koyduğu kurallara aynen uymasıyla mümkün olur. Toplumun düzenini bozan, insan haklarını ve yasakları çiğneyen kimseler cezayı hak edecekleri için Kur'an bunlarla ilgili hükümleri de kapsamaktadır.

⦁ Ahlak. Kur'an, kişilerin dünya ve ahiret mutluluğunun sağlamasına yardımcı olmak üzere, ana babaya hürmet, insanlarla iyi geçinme, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma, adalet, doğruluk, alçak gönüllülük, merhamet, sevgi... gibi ahlaki hükümleri de kapsamına almaktadır.

⦁ Nasihat ve Tavsiyeler. İnsanlara emir ve yasaklar konusunda duyarlı olmalarını, nefislerine esir düşmemelerini, dünyayı ahirete tercih etmemelerini, dünyada imtihana çekildiklerini hatırlatan, çeşitli tehlikelerden koruyan nasihat ve tavsiyeler de Kur'an'ın içerdiği konular arasındadır.

⦁ Va‘d ve Vaid.
 Allah'ın emirlerine boyun eğip yasaklarından kaçınanların cennetle mükafatlandırılacaklarına, buyruklarını terk edip yasaklarını çiğneyenlerin cehennemle cezalandırılacaklarına dair Kur'an'da pek çok ayet bulunmaktadır.

⦁ İlmi Gerçekler. Kur'an, insanlığa gerekli olan ilmi gerçeklerin ve tabiat kanunlarının ilham kaynağını teşkil eden ayetleri de kapsamaktadır. Kur'an, bu ilmi gerçeklerden bir pozitif bilim kitabı gibi bahsetmek yerine insanları, alemin yaratıcısının kudret ve büyüklüğünü düşünmeye, yüce Allah'ın nimetlerini anarak O'nu yüceltmeye teşvik eder.

⦁ Kıssalar. Kur'an-ı Kerim önceki ümmetlerle, peygamberlerin hayatından da söz eder. Ancak bunları bir tarih kitabı gibi değil, insanların ibret alacakları bir üslup ile anlatır.

⦁ Dualar. İnsan yapacağı işlerde sürekli Allah Teala'nın yardımına muhtaç olduğu için Kur'an'da çeşitli dualar da yer almıştır.


KUR'AN'IN EN BÜYÜK MUCİZE OLUŞU

Kur'an, üslubu ve içeriği bakımından akıllara durgunluk veren, hayrette bırakan büyük ve ebedî bir mucizedir. Diğer peygamberlerin mucizeleri, dönemleri geçince bittiği, onları yalnız o dönemde yaşayanlar gördüğü halde, Kur'an mucizesi kıyamete kadar sürecektir.

Kur'an-ı Kerim hem söz hem de mana yönünden mucizedir ve eşsizdir. Onun söz yönünden mucize oluşu, Arap edebiyatının en üst noktada olduğu bir dönemde inmesine rağmen, Araplar'a kendisinin bir benzerini getirmeleri için meydan okumuş olması, onları bu konuda aciz bırakmasıdır:


"De ki: Andolsun, bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini ortaya getiremezler" (İsra/88).

"Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûre getirin. Eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan başka şahitlerinizi (yardımcılarınızı) çağırın. Bunu yapamazsanız –ki elbette yapamayacaksınız– yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının..." (Bakara/23-24; ayrıca bkz. Hud/13; Tur/33-34).

Kur'an-ı Kerim mana yönüyle de mucizedir. Hz.Muhammed'in okuma yazma bilmeyen bir kimse iken, yüce Allah'tan aldığı vahiy ile insanlara bildirdiği Kur'an, en yüksek gerçekleri de kapsamaktadır. İster pozitif ister sosyal bilimler alanında, insanlığın asırlar sonra ulaştığı gerçekler, asırlar önce Kur'an tarafından haber verilmiş, hiçbir buluş, onun getirdiklerinin aksini ortaya koyamamıştır. Aksine bilimsel gelişmeler, Kur'an'ın anlaşılmasını kolaylaştırmıştır.


KUR'AN TÜM ZAMANLARA HİTAP EDEN EVRENSEL BİR KİTAPTIR

Kur'an'ın tüm hükümleri kıyamete kadar bakidir. Kur'an'da nesh edilerek hükmü kaldırılmış veya tarihselleşmiş ayet yoktur. Şüphesiz her ayetin bir fonksiyonu ve gerekli olabileceği bir durum veya zaman vardır. Bu tür ayetlerde o günün şartları içerisinde Kur'an ne hüküm vermiş ve bu hükümlerle neyi gerçekleştirmeyi, nereye varmayı amaçlamışsa; bugünün şartları içinde de o amacı gerçekleştirecek günümüze uygun hükümler benimsenmelidir. Yani önemli olan, o hükümlerin salt anlamı değil; ruhudur.

Örneğin bazı ayetlerin Hz. Peygamber'in kendi özel hayatı ve zamanı için geçerli olduğunu sananlar, bu ayetlerin de aslında tıpkı diğer peygamber kıssalarında olduğu gibi, ibret alınarak dersler ve hükümler çıkarılmasına yönelik misyonları olduğunu kabul etmelidirler. Ayrıca Kuran'ın cinlere gelmiş ve onlara hitap eden bir kitap olduğu da, bu konuda göz önünde bulundurulması gereken başka bir husustur. Şöyle ki; zamanımızda uygulanmasına gerek kalmadığı sanılan bazı Kur'an hüküm ve ayetlerinin, cinlerin medeniyetinde hala yürürlükte olması da ihtimal dahilindedir.

İnsanlar içinde yaşadıkları zamana, şartlara, ihtiyaçlara, bilgi ve kültür düzeylerine göre Kur'an ayetlerine farklı açılardan bakarak orada farklı renkler görebilirler; onu az çok farklı yorumlayıp algılayarak, ondan değişik biçimde yararlanabilirler. Fakat "şu ayet tarihseldir, bu ayet hükümsüzdür" diyemezler. Aksine davrananlar, yüce Allah(c.c)’ın huzurunda yaptıklarının hesabını vereceklerdir.

Kur'an'ın herhangi bir ayetine herhangi bir gerekçeyle hükümsüzdür demek; hem o ayeti yok sayıp inkar etmek ve hem de dolaylı olarak Allah(c.c)'ın kitabına (haşa) kusur atfetmektir. Oysa yüce Allah; Kur'an'da "Rabbinin kelimesi (Kur’an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." (Enam/115), "Hala Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı." (Nisa/82) buyurmuştur.

Her ne niyetle olsun; Kur'an'a yönelik bu tür olumsuz yaklaşımlarda bulunmaktan kaçınılması gerekir; zira önceki ümmetlerin kitaplarını tahrif ettikleri gibi; Kur'an'ın da ayetlerinin hükümsüz bırakılması suretiyle, dolaylı olarak tahrifine kapı aralamak isteyenleri Allah(c.c) şöyle uyarmaktadır; "Ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara gelince, işte onlar Hakk'ın huzuruna azap içinde getirileceklerdir." (Sebe-38), "Ayetlerimizi geçersiz kılmak için çaba gösterenler var ya, işte onlar cehennemliklerdir." (Hac-51)


Eski kitaplara yapıldığı gibi, Kur’an-ı Kerim’i çeşitli maskeler altında parçalara ayıranlar da; yaptıklarından dolayı muhakkak surette yüce Allah katında sorguya çekilip cezalandırılacaktır. Bu tavır birçok eski kavmi yıkıma götürmüştür. Çünkü Kur’an bütünüyle Allah’tandır, bir tek ayeti bile O’ndan başkasına nispet edilemeyeceği gibi, yine bir tek ayeti dahi değersiz ve anlamsız görülemez. yüce Allah’ın kitabı bir bütündür ve hükümleri geneldir. "Onlar ki, şimdi de Kur’an’ı (bir kısmını kabul, bir kısmını reddederek) paramparça ediyorlar. Rabbine andolsun ki yaptıklarından dolayı muhakkak surette onların hepsini sorguya çekeceğiz!" (Hicr/91-93)

KUR'AN'I DİĞER KUTSAL KİTAPLARDAN AYIRAN ÖZELLİKLER

Hz. Peygamber'e Cebrail(a.s) aracılığıyla Arapça olarak indirilen ve bize kadar tevatür yoluyla gelmiş olan Kur'an bir kere okumalık değil, sürekli okunması gereken hidayet rehberidir. Çünkü akıl, anlayış ve bilgi kapasitesi sürekli değişen insan; iç içe geçmiş anlamlar barındıran müteşabih ayetleri, her okuyuşunda o andaki idrak düzeyine göre aklının kabul edeceği manaya ulaşarak yeniden yorumlar.

Kur'an'daki bu eşsiz anlam dokusu ile birlikte, gerek müzikaliteye sahip eşsiz fonetik yapısı ve gerekse ayetlerdeki muazzam ses ve mana uyumu; Kur'an'ın insan üstü olduğunu gösteren edebi mucizelerindendir. Bu nedenledir ki; tecvid kurallarına uygun olarak okunan Kur’an'dan, Arapça bilmeyenler dahi sonsuz bir haz duyduklarını söylemektedirler.

Kur'an; toplumsal tekamülle birlikte her an değişen algı ve kavramlara uyum sağlayarak, hiç eskimeden daima tazeliğini korumaktadır. Bir kitabın bu şekilde hem dilleri ve hem de kültürel yapıları sürekli değişmekte olan farklı toplumlara, farklı zamanlarda akıl ve bilimle çelişmeden aynı mesajı verebilmesi; mesajı verenin tüm olmuş ve olacakları önceden bildiğini gösterir. Bu da Kur'an'ın her şeyi kaderle yaratan Allah(c.c) tarafından gönderildiğinin başka bir ispatıdır. Özetle Kur'an Hz. Muhammed(s.a.v)'in peygamber olduğunu gösteren mucizelerin en büyüğü ve sürekli olanıdır.

Kur'an'ı eşsiz ve mucizevi kılan, diğer yüce vasıflarından başlıcaları ise şunlardır:

⦁ O, Peygamberimiz’e diğer kutsal kitaplarda olduğu gibi toptan değil, zamanın ve olayların akışına göre ayetler ve sureler halinde indirilmiştir. "Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler: 'Kur'an O'na topluca indirilmeli değil miydi?' dediler. Biz O'nu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle, parça parça indirdik ve O'nu tane tane, ağır ağır okuduk. Bunun içindir ki, hangi soruyla karşına çıkarlarsa çıksınlar, biz sana mutlaka asıl doğru olan neyse, onu ve en güzel açıklamayı getirmekteyiz ve böylelikle de Kur'an, parça parça indirilmiş olmaktadır." (Furkan/32-33).


⦁ Kur'an, en son kutsal kitaptır ve ondan sonra başka bir ilahi kitap gelmeyecektir. Getirdiği hükümler ve bunların geçerliliği kıyamete kadar sürecektir.

"...Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim..." (Maide-3) 

"Muhammed, Allah’ın resulü ve Hatem-ün-nebiyyindir (nebilerin sonuncusudur)." (Ahzab/40) 

⦁ Kur'an, bize kadar hiç bozulmaya ve değiştirilmeye uğramadan gelmiş, kıyamete kadar da öyle kalacaktır.


"Rabbinin kelimesi (Kur’an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." (Enam/115)

"Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz." (Hicr/9; ayrıca bkz. İsra/88; kehf/27; Fussilet/42; Hakka/44-47)

⦁ Kur'an'ın kapsadığı yüce gerçekler kıyamete kadar bütün insanların ve çağların ihtiyacını karşılayacak değerdedir. Bilimin ve aklın, ondaki gerçeklerde çelişki bulacağı bir zamanın gelmesi düşünülemez.


"Hala Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı." (Nisa/82) 

⦁ Kur'an'ın bir başka üstünlüğü; kolay okunup anlaşılması, kolay ezberlenip akılda Kalmasıdır.

"Sana vahyedileni hemen ezberleyip bellemek için dilini hareket ettirme. Şüphesiz onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak bize düşer. O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et." (Kıyamet/16-18)

 "Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?" (Kamer-17) 

"Sana Kur'an'ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın." (A'la-6)

⦁ Kur'an kendi kendini açıklayan bir kitaptır.

"Elif Lâm Râ. Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) "Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim." (Hud/1-2)

"Sonra şüphen olmasın ki, onu açıklamak da bize aittir." (Kıyamet-19)

⦁ Kur'an insanlara bir öğüt, gönüllere şifa, inananlar için yol gösteren bir rehber ve rahmettir.

"Allah, rızasını gözetenleri bu kitap (Kur'an) sayesinde selamet/kurtuluş yollarına iletir. Onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve doğru yola ulaştırır." (Maide/16)

"Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifa ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi." (Yunus/57)
"Biz Kur'an'dan, iman edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olan ayetler indiriyoruz..." (İsra/82)

"Şüphesiz ki bu Kur'an, inananlar için doğru yol rehberi ve bir rahmettir." (Neml/77)

"Bu (Kur'an) insanların kalb gözünü açan bir nur, kesin bilgi edinmek isteyen bir toplum için de hidâyet ve rahmettir." (Casiye/20)

"Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık ayetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir." (Hadid/9)  

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.

Yararlanılan Kaynaklar:
-Diyanet İşleri Başkanlığı İlmihali
-Diyanet İşleri Başkanlığı Tefsiri
-Kur'an-ı Kerim, Sünnet (tevatür yoluyla günümüze kadar taşınmış, Ümmetin malumu olan Peygamberimiz(s.a.v)'in uygulamaları), Sünnet'i teyit eden ve Kur'an'la çelişmeyen mütevatir hadisler ışığında hazırlanmıştır.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: