KÜFÜR ve ŞİRK

Küfür kelime olarak "örtmek" demektir. Terim olarak küfür, imanın zıddı yani imansızlıktır. Nisa Suresinin 150-151 nci ayetlerinde mealen, "Şüphesiz, Allah’ı ve peygamberlerini inkar edenler, Allah’a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler, '(Peygamberlerin) kimine inanırız, kimini inkar ederiz' diyenler ve böylece bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isteyenler var ya; işte onlar gerçekten kafirlerdir. Biz de kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır." buyrulmuştur. Görüleceği üzere bu ayetlerde küfür ehli dört grup halinde ele alınmıştır:

Birincisi; Allah(c.c)’ı ve elçilerini tümden inkar edenler ki, bunlar ateistlerdir. İkincisi; Allah(c.c)’a inandığını iddia etmekle birlikte vahiy ve peygamberlik gerçeğini inkar eden deistlerdir. Üçüncüsü; peygamberlerin bazısına iman eden, bazısını reddenler ki bunlar da yahudi ve hıristiyanlardır. Dördüncüsü ise, bazen imana bazen de inkara meylederek iman ile küfür arasında yol tutan münafıklardır.

Allah(c.c)'ın var oluşu, bilinmesi aklen zorunlu ve apaçık bir gerçektir. Dejenere olmamış bir insanın, fıtratı gereği yaratanını tanımaması mümkün değildir. Bu nedenle Allah(c.c)'ın zatını veya O'nun sıfatlarından bazılarını inkar eden insan, inkarının yol açtığı manevi boşluğu bir şekilde doldurmak zorundadır. İşte bu noktada şirk kavramı karşımıza çıkmaktadır.

Şirk; herhangi bir varlığın Allah(c.c)’ın zatında, sıfatında, mülkünde, otoritesinde ve fiillerinde payı olduğuna inanmak ya da İslam’ın ibadet olarak kabul ettiği bir eylemi, Allah(c.c)’tan başkasına yapmaktır. Şirk en önemli iman sorunudur; zira özünde Allah(c.c)'a noksanlık izafe etmek vardır. Bu nedenle de Kur'an'da tevbe edilmediği takdirde affedilmeyeceği bildirilmiştir (bkz. Nisa/48, 116).

Şirk koşanlar müşrik olarak isimlendirilir. Şirk kafirliğin nedeni olduğundan her müşrik kafir, her kafir de aynı zamanda müşriktir. Şirkin şekli ve düzeyi kafirliğin türünü belirler. Örneğin ateistlik mutlak, yani tam şirktir. Çünkü bunların Allah(c.c)'a izafe ettikleri noksanlık, yaratıcı olmadığını sanarak O'nu tamamen yok saymalarıdır. Kendi heva ve heveslerini O’na eş koşarlar (bkz. Casiye/23-24). Deistlikteki şirk ise ateistliğe göre kısmidir. Şöyle ki; Allah(c.c)’ı ilah olarak kabul etmekle beraber, O’nu rab olarak tanımadıklarından hükmüne boyun eğmezler.

Geleneksel anlamda müşrik deyince akla gelen ilk şey, Allah(c.c)'a inanmayıp heykelin karşısında yere kapanan insanlar gelir. Oysa bu müşrik tanımı bir halk efsanesidir; çünkü mekkeli müşrikler Allah(c.c)'ın varlığına ve yaratıcı olduğuna inanıyorlardı (bkz. Yunus/31; Müminun/84-89; Ankebut/61, 63; Lokman/25; Zümer/38; Zuhruf/9, 87). İçlerinde ahirete inananların, hatta namaz kılanların dahi olduğu söylenmektedir. Öyle ki; mealen “Vay haline o namaz kılanların…” şeklindeki kınama ifadesiyle başlayan Maun Suresinin iniş sebebinin de Mekkeli müşrikler olduğu ileri sürülmüştür (bkz. Maun/1-7).

Öncelikle bilinmeli ki; Mekkeli müşriklerin inançları sadece onlara özgü değil, kıyamete kadar dünyanın her yerinde görülebilecek türden sapkınlıklardır. Nitekim sinsi şeytan, her topluma içinde bulundukları çağın şartlarına uyarlayarak şirki sevdirmeye devam etmektedir. Onun tuzağına düşenler kendilerini doğru yolda sandıkları için, kıyamet gününde "vallahi biz müşriklerden değildik" (bkz. Enam/23) diyerek şaşkınlıklarını dile getireceklerdir. Allah(c.c) muhafaza etsin; ne kötü bir akıbet!

Çağımız dünyası, adeta bir putlar galerisine dönüşmüş durumdadır. Adı konulmamış bu putlara karşı mücadele vermek, oldukça zor ve karmaşık bir hale gelmiştir. Çünkü bunlara olan tutkunun, onları nasıl putlaştırdığının izahı zorlaşmıştır. Bugünün putları küçük, ama etki alanları oldukça büyüktür. Para, ırkçılık, akıl, bilim, teknoloji, siyaset, lider, devlet, ideoloji, mezhep, tarikat, cemaat, moda, sanat ve sporu günümüz putlarına örnek olarak sayabiliriz.

Kur'an'da insanlar için, "Onların çoğu, şirk koşmadan Allah'a inanmazlar." (Yusuf/106) buyrulmaktadır. Bu ayet, şirke düşmeme noktasında son derece dikkatli olmamız gerektiğini bize hatırlatmaktadır. Bunun için, öncelikle şirkin ne olduğunun iyice bilinmesi gerekir. Zira şirkin ne olduğunu bilip kavramadan ondan sakınmak kolay değildir. Bu nedenle müşriklerin özelliklerini anlatan ayetleri iyice öğrenip, kendini şirkten korumak her müslümanın asli görevi olmalıdır. Aksi takdirde kişi, ucundan bucağından bulaşarak farkında olmadan şirk koşar hale gelebilir. Bu konuda bize ışık tutacak hadislerden biri şöyledir:

"Şirk ümmetimde düz taşta karanlık gecede karıncaların gezinişinden daha gizlidir. Alameti, adaletsizlikten dolayı muhabbet, ve adaletten dolayı da buğz etmektir. Ve din, Allah için sevgi ve Allah için buğzdan başka nedir? Allah Teala buyurdu ki: "Eğer siz Allah'ı seviyorsanız Bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin." (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 215/16)

Şirki şu başlıklar altında özetlemek mümkündür;

TAPMAKTA ŞİRK

Şirkin en açık ve net olan şeklidir. Allah(c.c)'tan başka canlı veya cansız varlıklara (güneş, ay, yıldızlar, ateş, yarı veya tam ilah zannedilen insan ve hayvanlar gibi) tapınmak ve onlara ibadet etmektir. Bu şirkin bir de Allah(c.c)’la beraber başka ilahlara tapılması şeklinde olanı vardır. Hıristiyanlıkta sonradan uydurulan teslis inancını, buna örnek gösterebiliriz (bkz. Tevbe/30; Maide/72).

KULLUKTA ŞİRK

"Rab" kelimesi bir bakıma yaratılanların talim ve terbiye ile sevk ve idaresini temsil eder. Bir kulu rab edinmek için illaki ona: “Bu benim rabbimdir.” demek gerekmez. Bu yetkileri bir kula layık görüp o kulun izin de giderseniz, o sizin rabbiniz olmuş olur. Tevbe Suresinin 31 nci ayetinde mealen, "Onlar, Allah'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'dan başka hiçbir ilah yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir." buyrulmuştur. Bu ayetin tefsiri niteliğindeki bir hadis şöyledir:

"...Adiy b. Hatim(r.a), Medine’ye geldi. O, Tay Kavmi'nin lideriydi. Boynunda gümüş bir haçla Resulullah(s.a.v)’ın huzuruna girdi. Resulullah(s.a.v) Tevbe Suresinin 31 nci ayetini okuyordu. Adiy b. Hatim(r.a), Peygamber(s.a.v)’e: 'Onlar, din adamlarına tapmadılar ki!' dedi. Reslullah(s.a.v): 'Evet, fakat din adamları, onlara helali haram, haramı helal kıldılar. Onlar da tabi oldular. Bu, onların, din adamlarına ibadetidir.' buyurdu." (Tirmizi, 3095; İbni Ebi Hatim, 10057-10058)

Ayet ve hadisden net olarak anlaşılan şudur: Neyin helal ve haram, neyin emir ve yasak olduğunu belirleyen tek merci Allah(c.c)’tır. Kendine veya sıfatı her ne olursa olsun başka birine bu yetkiyi veren, Allah(c.c)’ın dışında başka bir rab edinmiş olur (bkz. Ali İmran/64; Zümer/3; Nahl/73; Furkan/41;Casiye/23).

HAMD VE ŞÜKÜRDE ŞİRK

Şirkin bu türünde toplumlarda iyi ve güzel şeylere vesile olan (örneğin yönetici, lider, komutan, patron ve ağa gibi) bazı seçkin insanlar, başarılarından dolayı kutsallaştırılarak putlaştırılır. Bu onlara nimetlerin yaratılmasında payları varmışcasına minnet duyma, onları gerçek değerlerinin üstüne çıkartma, kusurlarında bile bir üstünlük veya bir hikmet arama şeklinde tezahür eder.

Bu şekilde tabulaştırılan insanların tenkit edilmesine rıza gösterilmez. Nimetlerden mahrum bırakılma endişesiyle, bunlardan Allah(c.c)’tan korkar gibi korkulur; Allah(c.c)’tan daha çok onlara hamd ve şükür edilir (Fatiha/2; Enam/1; Lokman/12; Kasas/70; Ankebut/17, 25, 53; Zümer/38; Araf/194, 197; Yusuf/40; Ali İmran/175; Nisa/131; Teğabun/1).

İBADETTE ŞİRK

Kur'an'da çeşitli ayetlerde sırf Allah(c.c) rızası için değil de, sadece gösteriş olsun diye ibadet edenler kınanmıştır (bkz. Bakara/264; Nisa/38; Enfal/47; Nisa/142; Maun/6). Peygamber Efendimiz(s.a.v) "Ümmetim için gizli şirk ve şehvetten kaygı duyuyorum" demiş, "Sizden sonra da hala şirk olacak mı?" sorusuna, "Evet, fakat güneşe, aya, taşa ve puta tapmak şeklinde olmayacak, insanlar ibadetlerini riya için yapacaklar" cevabını vermiştir (Müsned, IV, 124).

Ayrıca dine sonradan sokulan şeyler (bidat), iyi bilinen ölmüş kişilerin aracı edinilmesi ve onlardan şefaat umulması, birtakım dileklerin gerçekleşeceği umularak yapılan türbe ve mezar ziyaretleri de şirk niteliğindedir (bkz. Enam/56; Kehf/110; Şuara/213; Kasas/88; Mümin/66; Cin/18; Zümer/43-44; Araf/37; Yunus/18, 106; Ahkaf/5-6; Nahl/20-21; Zuhruf/86).

EGEMENLİKTE ŞİRK

Yerlerin ve göklerin egemenliği, mutlak hükümran olan Allah(c.c)’a aittir (bkz. Araf/54; Kehf/26; Ali İmran/189; Maide/44; Taha/114). İlahi değil de beşeri kanunlara dayalı düzen kurmak, bir nevi yeni bir din oluşturmaktır (bkz. Şura/21). Zira din fert ve toplumla birlikte devleti de içine alan hayat biçimi demektir. Bunu Hz.Yusuf(a.s)’ın kıssasında Mısır kralının uyguladığı kanunların, onun dini olarak ifade edilmesinden anlamaktayız (bkz. Yusuf/76).

Kur’an’la bağdaşmayan kanunlara rıza gösterip riayet eden kişi, Allah(c.c)’a değil o kanunları yapanlara ibadet etmiş olur. Hem Allah(c.c)’ın kitabına iman ettiğini söyleyen, hem de başka hükümleri benimseyen insanlar Kur’an’da kitap yüklü eşeğe benzetilmiştir (bkz. Cuma/5). Eşek kitapla yüklüdür ama içinde yazanları bilmez, bilse bile ona uyup gereğini yapmaz; sadece taşır.

SEVGİDE ŞİRK

Herhangi bir varlığı Allah(c.c)’ı sever gibi sevmek, affedilmez günahlardan olan şirkin kısımlarındandır. Kişi daima beğendiği, hoşlandığı, sevdiği ve değer verdiği şeyleri yaratanın Allah(c.c) olduğunun bilincinde olmalıdır. Kişi ölümüne kadar bütün varlığıyla hayatını Allah(c.c)'a adamalıdır.

Bilindigi üzere Hz.ibrahim(a.s) evladını çok sevmeye başlayınca imtihan edilmiş, onu öldürmesi istenmiştir. Kendisi zor bir karar olsa da Allah(c.c)'ın emrini uygulamak için hazırlanmış, lakin son anda testi geçtiği kendisine haber verilmiştir (bkz. Saffat/100-110). İbrahim kıssasından alacağımız ders evlat, eş mal ve mülk gibi dünyevi şeyleri çok sevip; onlara Allah(c.c)'tan daha çok bağlanmamaktır. Zira bu da şirkin başka bir şeklidir (Bakara/165; Araf/189-190; Tevbe/24).

En doğrusunu Allah(c.c) bilir.

Bismillahirrahmanirrahim.

Bakara(165-167) "İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'a denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır..."

Maide-116 Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, "Beni ve anamı, Allah'tan başka iki tanrı bilin" diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, "Haşa! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zatında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin."

Araf-194 "Allah'tan başka taptıklarınız da sizin gibi kullardır. Eğer doğru sözlü iseniz çağırın onları da size cevap versinler. Onların yürüyecek ayakları mı yoksa tutacak elleri mi yoksa görecek gözleri mi yoksa duyacak kulakları mı var? De ki: Ortaklarınızı çağırın, sonra bana tuzak kurun. Haydi bana hiç göz açtırmayın! Benim dostum Kitab'ı indiren Allah'tır. O salihleri kendine dost edinir. O'ndan başka taptıklarınız ise ne size yardımda bulunabilir ne de bizzat kendilerine yardım edebilirler."

Tevbe-31 "Onlar, Allah'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir."

Yunus-18 "Onlar, Allah'ın yanı sıra, kendilerine yararı veya zararı dokunmayan şeylere kulluk ediyor ve Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçilerimiz diyorlar. De ki: Göklerde veya yerde bilmediği bir şeyi mi Allah'a haber veriyorsunuz? Allah, onların ortak koştukları şeylerden münezzeh ve yücedir."

Yunus (105-106) "Yine bana şöyle emredildi: Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Sakın Allah’a ortak koşanlardan olma. Allah’ı bırakıp da sana ne fayda ve ne de zarar verebilecek olan şeylere yalvarma. Eğer böyle yaparsan, şüphesiz ki sen zalimlerden olursun."

Yusuf-106 "Onların çoğu ortak koşmadan Allah'a iman etmezler."

Enbiya (66-67) İbrahim: "- O halde Allah'ı bırakıp ta size hiç bir fayda veremiyecek ve zarar da yapamıyacak şeylere mi tapıyorsunuz? Size de Allah'tan ayrı taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akıl etmiyor musunuz?"

Enbiya-98 "Şüphe yok ki siz de, Allah'ı bırakıp taptıklarınız da cehennem odunusunuz, siz, oraya gireceksiniz."

Furkan-55 "Onlar, Allah’ı bırakıp, kendilerine ne faydası ne de zararı dokunan şeylere kulluk ederler. Kafir, Rabbine karşı (şeytana) arka çıkandır."

Lokman-13 "Hani bir zaman Lokman, oğluna öğüt vererek demişti ki: "Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma, çünkü Allah'a ortak koşmak (şirk), elbette büyük bir zulümdür."

Lokman-25 "Andolsun ki onlara, «Gökleri ve yeri kim yarattı?» diye sorsan, mutlaka «Allah...» derler. De ki: (Öyleyse) övgü de yalnız Allah'a mahsustur, ama onların çoğu bilmezler."

Fatır (13-14) "O, geceyi gündüze sokuyor, gündüzü de geceye sokuyor. Güneşi ve ayı emrine âmâde kılmıştır. Her biri mukadder bir gayeye akıp gidiyor. İşte bu gördüklerinizi yapan Allah sizin Rabbinizdir. Mülk (hükümranlık) O'nundur. O'ndan başka taptıklarınız ise, bir çekirdek zarını bile idare edemezler. Kendilerine dua ederseniz duanızı işitmezler. İşitseler bile size cevabını veremezler. Kıyamet günü de kendilerini Allah'a ortak koştuğunuzu inkâr ederler. Sana her şeyden haberdar olan (Allah) gibi bir haber veren olmaz."

Yasin (74-75) "Belki yardım görürler diye Allah'tan başka ilahlar edindiler. Oysa o (kulluk ettikleri) onlara yardım edemezler. (Aksine) kendileri, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır."

Zümer-3 "İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar..."

Zumer-29 "Allah, çekişip duran birçok ortakların sahip olduğu bir adam (köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Hamd Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler."

Zümer-45 "Allah bir olarak anıldığında, ahirete inanmayanların kalpleri daralır. Ondan başkaları anıldığı zaman ise yüzleri gülüverir."

Zümer-65 Andolsun ki, sana da, senden öncekilere de şu vahyedildi: "Yemin ederim ki, eğer şirk koşarsan bütün çalışmaların boşa gider ve mutlaka kendine yazık edenlerden olursun."

Mümin (73-74) "Sonra onlara, Allah’ı bırakıp da ortak koştuklarınız nerede? denilir. Onlar da, (Yüzüstü bırakıp) bizden uzaklaştılar. Hayır, demek ki, biz önceleri hiçbir şeye tapmıyormuşuz, (taptıklarımız bir hiçmiş) derler. İşte Allah, inkarcıları böyle saptırır."

Ankebut-17 "Siz Allah'ı bırakıp yalnızca birtakım putlara tapıyor ve yalan uyduruyorsunuz. Doğrusu sizin Allah'tan başka taptıklarınız size rızık verme gücüne sahip değildirler. O halde rızkı Allah'ın katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz."

Ankebut-25 İbrahim, onlara dedi ki: "Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkar edip tanımayacak; kiminiz kiminize lanet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır."

Şura-31 "Yeryüzünde O’nu aciz bırakamazsınız. Sizin için Allah’tan başka hiçbir dost ve yardımcı yoktur."

Ahkaf (4-6) "De ki: Allah'tan başka taptıklarınızı gördünüz mü? Onların yerden neyi yarattıklarını bana gösterin. Yoksa onların göklerde bir ortaklıkları mı var? Eğer doğru sözlü iseniz bana bundan başka bir kitap veya bir ilim kalıntısı getirin. Allah'ı bırakıp da, kendisine kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların yalvarışlarından habersizdirler. İnsanlar (kıyamet günü) bir araya getirildiklerinde (Allah'tan başka taptıkları) onlara düşman olurlar ve onların ibadetlerini inkar ederler."

Cin-18 "Mescidler Allah'a mahsustur veya secde edilebilecek her yer yani yeryüzü Allah'ındır. O halde o yeryüzünde Allah'ın yanı sıra başka hiç kimseye yalvarıp yakarmayın."

Şüphesiz Allah (c.c) Doğruyu Söyledi.

Peygamberimiz(s.a.v)'e atfedilen bir rivayetde buyuruluyor ki;

"Her kim, Allah’ın dışında birisine yalvarıp yakararak O’na eş koşar bir halde ölürse, cehenneme girer. Her kim de Allah’ın dışında birisine yalvarıp yakarmaksızın O’na eş koşmadan ölürse, cennete girer." ( Buhari, hadis no: 4497, Müslim, hadis no: 92 )

İnsanlar inkar açısından beş grupta incelenebilirler;

⦁ Kafir

İslam dininin temel prensiplerine inanmayan, Kur'an'da bildirilen esaslardan bir veya birkaçını yahut da tamamını inkar eden kimseye kafir denir. Mesela namazın farz, şarabın haram oluşunu inkar eden, meleklerin ve cinlerin varlığını kabul etmeyen kimse kafirdir. Kafirler aynı zamanda müşriktir, zira kişinin inkarının asıl nedeni şirktir.

Kafir sözlükte "örten" anlamına gelmektedir. Gerçek ve doğru inancı örttüğü, yanlış şeylere inandığı için böyle kimselere kafir denmiştir. Bir insan hayattayken tövbe etmeyip kafir olarak ölürse ebedi cehennemde kalacaktır. Bu konudaki ayetlerden birinde şöyle buyurulmuştur: "(Ayetlerimizi) inkar etmiş ve kafir olarak ölmüş olanlara gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onların üstünedir. Onlar ebediyen o lanet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir, ne de onların yüzlerine bakılır" (Bakara/161-162).

⦁ Müşrik

Şirk koşan kişiye müşrik denir. Müşrik aynı zamanda kafirdir. Müşrikler Allah(c.c)'ı ve O'nun Dini'ni tamamen inkar etmezler. Kur'an'da Müşriklerin Allah(c.c)'a inandığını belirten bir çok ayet vardır (bkz. Ankebut/61, Zümer/38, Lokman/25, Zuhruf/9). Müşrikler; tevhid dışına çıkarak Allah(c.c)'tan ayrı müstakil bir güce sahip oldukları zannıyla, tapındıkları şeyleri Allah(c.c)'a ortak koşarlar veya Allah(c.c) katında birer şefaatçi oldukları zannıyla, Allah(c.c) ile aralarına bunları sokarlar. Diğer kafirler gibi, tövbe etmeden ölen müşrikler de cehennemliktirler. 

⦁ Münafık

Allah(c.c)'ın birliğini, Hz. Muhammed'in peygamberliğini ve O'na indirilen Kur'an'ın Allah(c.c)'ın Kitabı olduğunu kabul ettiklerini söyleyip Müslümanlar gibi yaşadıkları halde, kalpten inanmayan kimselere münafık denir. Münafıkların içi başka dışı başkadır. Sözü özüne uygun değildir. Bir ayette şöyle buyurulur: "İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde ‘Allah'a ve âhiret gününe inandık’ derler" (Bakara/8). Münafıkların gerçekte kafir oldukları bir başka ayette şöyle ifade edilir: "Onların Allah yolundan sapmalarının sebebi, önce iman edip sonra inkâr etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar hiç anlamazlar" (Münafikun/3).

Münafıklar İslam toplumu için açık kafirden daha tehlikelidirler. Çünkü onlar dıştan Müslümanmış gibi göründüklerinden tanınmaları mümkün değildir; içten içe Müslüman toplumun huzur ve düzenini bozar, kuzu postuna bürünerek dikkatsiz ve bilgisiz Müslümanları yanlış yönlere sürüklerler. Bir ayette açıklandığı üzere cehennemin en alt tabakasında münafıklar bulunur: "Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara bir yardımcı bulamazsın." (Nisa/145).

⦁ Fasık

"Fısk" Allah'a itaati terk etmek, doğru yoldan ayrılmak demektir. Fıskı işleyene "Fasık" denir. Fasık, iman edip doğru yolu bulduktan sonra, dinin hüküm ve esaslarının bir kısmını ya da tümünü ihlâl edip doğru yoldan çıkan kişi anlamına gelmektedir. Fasık kavramı da "müşrik" ve "münafık" gibi Kur’an’ı Kerim’de bir küfür çeşidi olarak kullanılmıştır. İman ettikten sonra Kur'an'daki tabiriyle "Ahde vefa göstermeyip" doğru yoldan sapan kafirlere fasık denilmiştir.

⦁ Mürted

Mürted, Müslüman olduktan sonra İslam'dan dönüp başka bir dine giren veya dinsizliği tercih eden kimseler için kullanılan bir terimdir. Aşağıdaki ayetlerden anlaşılacağı üzere, Kur'an' da dininden dönene dünyada zorlama ve yaptırım yapılmasına dair herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Tam aksine Bakara-257 nci ayette hiçbir yoruma mahal bırakılmayacak şekilde "Dinde zorlama yoktur..." buyrulmaktadır. İslam'dan dönenlerle ilgili ayetlerde bahsedilen yaptırımlar öldükten sonra Allah(c.c)' ın ahirette uygulayacağı hükümlerdir.

Kur'an'da gönülden inanmayanların gerçekten iman etmiş sayılmayacakları gibi bir müminin zor ve baskı altında kalpten değil de diliyle inkar etmesinin de küfür sayılmayacağı buyrulmaktadır (Nahl-106). Zira iradesi olduğu için Allah(c.c) katında yaptıklarından sorumlu tutularak imtihan edilen insanı zorlamak, onun iradesini yok eder. Hiçbir düşünce insana zorla benimsetilemez. Allah(c.c) kullarından zorla itaat değil, kendi hür ve serbest iradeleriyle gönülden itaat ve sevgi istemektedir; O nedenle de kullarını inanç konusunda özgür bırakmıştır.

En doğrusunu Allah(c.c) bilir.

Bismillahirrahmanirrahim.


Bakara-217 "...Sizden kim dininden döner ve sonra da kafir olarak ölürse, işte onların yaptıkları işler dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada sürekli kalıcıdırlar."

Ali 'Imran (85-91) "Kim, İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır. İman etmelerinden, Resul'ün hak olduğuna şehadet getirmelerinden ve kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra inkarcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. İşte onların cezası, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanlığın lanetine uğramalarıdır. Bu lanete ebedi gömülüp gidecekler. Onların azapları hafifletilmez; yüzlerine de bakılmaz. Ancak, bundan sonra tevbe edip yola gelenler başka. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir. İnandıktan sonra kafirliğe sapıp sonra inkarcılıkta daha da ileri gidenlerin tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar, sapıkların ta kendisidirler. Gerçekten, inkar edip kafir olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden -fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsa dahi- kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır; hiç yardımcıları da yoktur."

Ali 'Imran-106 "O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkar ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkar etmenize karşılık azabı tadın” denilir."

Nisa-115 "Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir." 

Nisa-137 "İman edip sonra inkâr eden, sonra inanıp tekrar inkar eden, sonra da inkarlarında ileri gidenler var ya; Allah, onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir."

Maide-54 "Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir."

Nahl-106 "Kalbi imanla dolu olduğu hâlde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkar eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Kaynak:
Kur'an-ı Kerim, Sünnet (tevatür yoluyla günümüze kadar taşınmış, Ümmetin malumu olan Peygamberimiz(s.a.v)'in uygulamaları), Sünnet'i teyit eden ve Kur'an'la çelişmeyen mütevatir hadisler ışığında hazırlanmıştır.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: