Dinde zorlama Yoktur

Bismillahirrahmanirrahim.

Bakara-256 "Dinde zorlama yoktur; Artık hak ile batıl iyice ayrılmıştır. Tağutu (saptırıcıları) inkar edip Allah'a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işitendir, bilendir."

Enam-108 "Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah’a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir."

Yunus-99 "Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekûn iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mü’min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın?"

Nahl-125 "Rabbinin yoluna hikmetle, güzel söz ve nasihatla dâvet et. Onlarla en güzel bir şekilde mücadele et. Çünkü Rabbin, yolundan sapanları en iyi bilendir. O, hidayete erenleri de en iyi bilendir."

Taha-44 "Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar."

Casiye-14 "İman edenlere söyle: Allah'ın cezalandıracağı günlerin (geleceğin)i ümit etmeyen kimseleri bağışlasınlar; çünkü (Allah) her kavmi kazandıkları ile cezalandıracaktır."

Kaf-45 "Biz onların ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen, onlara karşı bir zorba değilsin. O hâlde sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur’an ile öğüt ver."

Gaşiye (21-26) "O halde (Resûlüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkâr edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

OKU

Dininden Dönenler İle İlgili Ayetler

İlgili ayetlerden anlaşılacağı üzere Kur'an' da dininden dönene dünyada zorlama ve yaptırım yapılmasına dair herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. İslam'dan dönenlerle ilgili ayetlerde bahsedilen yaptırımlar öldükten sonra Allah(c.c)' ın ahirette uygulayacağı hükümlerdir. Tam aksine Bakara-257 nci ayette hiçbir yoruma mahal bırakılmayacak şekilde "Dinde zorlama yoktur..." buyrulmaktadır.

Kur'an'da gönülden inanmayanların gerçekten iman etmiş sayılmayacakları gibi bir müminin zor ve baskı altında kalpten değil de diliyle inkar etmesinin de küfür sayılmayacağı buyrulmaktadır (Nahl-106). Zira iradesi olduğu için Allah(c.c) katında yaptıklarından sorumlu tutularak imtihan edilen insanı zorlamak, onun iradesini yok eder. Hiçbir düşünce insana zorla benimsetilemez. Allah(c.c) kullarından zorla itaat değil, kendi hür ve serbest iradeleriyle gönülden itaat ve sevgi istemektedir; O nedenle de kullarını inanç konusunda özgür bırakmıştır.

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.

Aklını Kullanmak ve Tahkiki İman


İlk ayeti "Oku!" emriyle başlayan Kur'ân'ın içeriği olan ayetler gibi İnsan da, evren de kısaca yaratılmış olan her şey ayetler topluluğunun birer parçasıdır ve bunların oluş kanunlarını araştırıp öğrenmek de ilimdir. Kur'ân; ilâhî yasaları açıklamış, ancak varlıkların yaratılışı ile ilgili kanunları insanların akılları ile bulmalarını istemiştir.

Ankebut-20 deki emrin gereği olarak insan yeryüzüne öyle bir bakmalı ki, Rabbinin(c.c) İnsanları ve diğer birçok mahlukatı ilk baştan nasıl farklı tür, karakter ve kabiliyet üzere yaratmış, yeryüzünde ne kadar çeşit çeşit dağlar, dereler, denizler meydana getirmiş olduğunu anlasın; Bunları dikkatle seyredenler, elbette ilahi kudretin büyüklüğünü takdire mecbur olurlar.

Okunulan, görülen veya duyulan şeylerin üzerinde gereğince düşünmeden, okuduğunu, gördüğünü veya duyduğunu anlayıp iyice hazmetmeden ilim öğrenilemez. Yalnız okumakla yetinip, üzerinde gereğince düşünüp okuduklarını hazmedemeyenler maalesef o kitaptan hakkıyla istifade edemezler, ancak okuma hamallığını yapmış olurlar.

Kuranda onlarca ayet hala düşünmeyecek misiniz hala akletmeyecek misiniz diye sormaktadır. Bizce bunun anlamı araştırıp, düşünüp aklınızı kullanmayacak mısınız ? Yani tahkiki iman sahipleri olmayacak mısınız ? demektir.

Kuran'da akıl etmeden körü körüne yalnız kalbe göre şekillendirilmiş iman şeklini kınayan ve imanın akılla sorgulanmasını emreden birçok ayet bulunmaktadır. Aklını kullanmak, düşünmek öğrenmekle ilgili ayetler incelendiğinde Allah(c.c)'ın ayrım yapmadan tüm kullarından birer alim yani bilen olmayı istediğini görmekteyiz. O halde her birimiz alim olmak için çalışıp gayret etmeliyiz. Çünkü ancak ilim yoluyla Allah(c.c)'ı daha iyi hakkıyla anlamış ve ona olan imanımızı güçlendirmiş oluruz.

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.

Kalbine Danışmak

Bismillahirrahmanirrahim

Beled (8-10) "Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?"

Şems (7-10) "Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verene, Sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki, Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir, Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir."

Şüphesiz Allah (c.c) Doğruyu Söyledi


“Müftüler sana fetva verse de sen yine kalbine danış, fetvanı kalbinden al” (Müsned, I, 194

“Seni işkillendiren şeyi bırak işkillendirmeyene geç. Çünkü doğruluk iç huzuru verir, yalan da şüphe ve tereddüt doğurur.” (Tirmizî, Kıyâmet 60)


“İyilik nefsin yatıştığı şeydir. Kötülük ise -insanlar sana fetva verseler bile- nefsi tırmalayan, sinede gel-gitler / tereddütler meydana getiren şeydir.” (Müsned, 4/228; Mecmâu'z-Zevâid, 1/175,10/297; Darimi, Büyu, 2; Süyûtî, Câmi’u’s-Sağîr, 1/40)

Hz.Muhammed(s.a.v)

OKU

Din Konusunda Kesin Olmayan Zanna Dayalı Bilgileri Yasaklayan Bazı Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim...

Bakara-78 "Onların bir kısmı da ümmîdir. Kitap nedir bilmezler. Bütün bildikleri, kendilerine anlatılan birtakım kuruntu ve uydurmalardır. Onlar sadece bir zan içindedirler."

Bakara-79 "Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab’ı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, “Bu, Allah’ın katındandır” derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların hâline! Vay kazandıklarından dolayı onların hâline!"

En'am-116 "Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sadece «zann»a uyarlar ve saçmalarlar."

Araf-33 "De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri, günahı, haksız saldırıyı, hakkında hiçbir delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır."

Yunus-36 "Onların çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir."


İsra-36 "Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur."

Zariyat-10 "Kahrolsun o zan ve tahminle yalan söyleyenler;"

Necm-28 "Hâlbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez."


Şüphesiz Allah (c.c) Doğruyu Söyledi.

OKU

Şirk Ayrışma Bölünme ve Bozgunculuğun Anasıdır

Bismillahirrahmanirrahim.

Enam-159 "Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir."

Enbiya-93 "Fakat insanlar dinlerini paramparça ettiler. Hepsi de sonunda huzurumuza dönecekler"

Muminun-53 "(İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir."

Ankebut-25 Ve İbrahim onlara dedi ki: “Siz Allah'ı bırakıp, dünya hayatında aranızda bir sevgi bağı olsun diye, putları ilahlar edindiniz. Daha sonra kıyamet gününde, birbirinizi tanımaz hale gelerek ve her biriniz diğerine lanet okuyarak, varıp barınacağınız cehenneme düşeceksiniz ve sizin için orada yardımcılardan bir kimse de bulunmayacaktır.”

Rum-32 "(O ortak koşanlardan olmayın ki onlar) Dinlerini parçaladılar ve bölük bölük oldular. Her parti kendi yanındakiyle sevin(ip övün)mektedir."

Şüphesiz Allah Doğruyu Söyledi.

Ankebut-25 nci ayette İnsanları bir araya getiren sevgi bağlarının oluşmasında rol oynaması bakımından putlaştırılan şeylerin, din konusunda gruplaşmalara neden olduğuna işaret edilmektedir.

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.

OKU


İhlas ve Tevhid

Rehberimiz Kur'an ve Sünnet;
Tek Önderimiz Hz.Muhammed;
Gayrisine uymak olur Hakk'a ihanet;
En büyük düşmanımızdır şirk ve cehalet

Yeryüzünde insana bahşedildi hilafet;
Mührümüz Besmele her işimiz ibadet;
Allah(c.c)'a eş, ortak koşmaktır esaret;
İhlas ve Tevhiddir en hakiki hürriyet

Yaratan'dan başkası veremez hidayet;
Ne bir nimet, ne sağlık ne de afiyet...
Eğer kul Rabbini unutup ederse gaflet,
Amelini yok sayar ilahi adalet

Tubay Fırat

Şirk Nedir?

Bismillahirrahmanirrahim...

Tevbe-24 De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah, fasık topluluğu doğru yola erdirmez.”

Tevbe-31 "Onlar, Allah'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir."

Ankebut-25 Ve İbrahim onlara dedi ki: “Siz Allah'ı bırakıp, dünya hayatında aranızda bir sevgi bağı olsun diye, putları ilahlar edindiniz. Daha sonra kıyamet gününde, birbirinizi tanımaz hale gelerek ve her biriniz diğerine lanet okuyarak, varıp barınacağınız cehenneme düşeceksiniz ve sizin için orada yardımcılardan bir kimse de bulunmayacaktır.”

Lokman-13 "Hani bir zaman Lokman, oğluna öğüt vererek demişti ki: "Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma, çünkü Allah'a ortak koşmak (şirk), elbette büyük bir zulümdür."

Lokman-14 "Gerçi biz insana, anasına ve babasına itaati de tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. Onun sütten ayrılması da iki yıl içindedir. (Biz insana): "Bana, anana ve babana şükret" diye de tavsiye ettik. Dönüş, ancak banadır."

Lokman-15 "Bununla beraber eğer her ikisi de bilmediğin bir şeyi, bana ortak koşman hususunda seni zorlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin ve bana yönelenlerin yolunu tut. Sonra dönüşünüz ancak banadır. O zaman ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim."

Lokman-25 "Andolsun ki onlara, «Gökleri ve yeri kim yarattı?» diye sorsan, mutlaka «Allah...» derler. De ki: (Öyleyse) övgü de yalnız Allah'a mahsustur, ama onların çoğu bilmezler."

Zumer-3 "İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez."

Şüphesiz Allah (c.c) Doğruyu Söyledi.

Tevbe-24 ncü ayette dünya hayatına ait metaları, insanları ve insanların sevgilerini kazanmayı, Allah(c.c)’ın hoşnutluğundan daha öncelikli gören insanlar uyarılmaktadır:

Müslüman olmadan önce hıristiyan olan Hatim-i Tâî'nin oğlu Adiy

Tevbe-31 nci ayetle ilgili olarak "ya Resulallah, onlara ibadet etmezlerdi" dediğinde cevap olarak Resulullah(s.a.v.) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.
 
"Allah'ın helal kıldığına haram derler, siz de haram tanımaz mıydınız? Allah'ın haram kıldığına helâl derler, sizde helâl saymaz mıydınız?" Ben de "evet" dedim. "İşte bu onlara ibadettir." buyurdu.(Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır)


Şirkin büyük bir zulüm olduğunu bildiren Lokman Suresinin 13 ncü ayetini takip eden ayette, itaat ve şükre dikkat çekilerek bunların sırasıyla Allah (c.c)'a ve bizi Allah (c.c)'a ortak koşmaya zorlamadıkları sürece anneye ve babaya da yapılması gerektiği, 25 nci ayette ise övgünün yalnız Allah(c.c)'a ait olduğu buyuruluyor.

Bu ayetler ve yukarıdaki rivayet ışığında Allah (c.c)'a ortak koşma konusunun bazılarının sandığı gibi sadece taştan, çamurdan putlara tapmak şeklinde olmayıp, Cenabı Allah(c.c)'ın müsaade ettikleri (Peygamber Efendimiz(s.a.v), Kuran'da Nisa-59'ncu ayette bildirilen "bizden olan emir sahipleri" ve yukarıdaki ayetlerde bildirilen anne ve baba) haricindekilere Allah(c.c) için olmayan itaat ve şükrün de bir nevi şirk olduğunu anlamaktayız.

İbadet etmek, aidiyet ihtiyacı insanın fıtratında mevcut olduğu için Allah(c.c)'ın varlığını kabul etmeyenler bizzat kendisine taparak ya da tabiata, herhangi bir düşünce, teori, doktrin, ideoloji, felsefe, prensip veya yönetim sistemine veya ilahlaştırdıkları birtakım insanlara mutlak surette itaat ederek ibadet ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlar. Allah(c.c)'ın varlığını kabul etmekle beraber tam hakkıyla iman etmeyenler ise bu sayılanları kendilerini Allah(c.c)'a yaklaştırır veya şefaatçi olur ümidiyle Allah(c.c)'a ortak koşarlar.

Allah’a ortak koşan biri örneğin bir insanın güzelliğini överken, bu güzelliğin o kişiye ait olduğunu sanır. Bu, bir mimari eseri gezen ve beğendiği eserin güzelliğinin o esere ait olduğunu sanarak, o eseri öven insanın durumuna benzer. Oysa, asıl övülmesi gereken o eseri tasarlayıp yapan mimardır. Dolayısıyla, bir insan beğendiği bir güzellikle karşılaştığında, o güzelliği yaratan Rabbimiz’i düşünmeli; sevgisini, hoşnutluğunu ve şükrünü O’na yöneltmelidir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki hayattaki rolü, statüsü, mevkisi...ne olursa olsun fert veya toplum olarak iyiliği görülen, hayranlık uyandıracak başarılı işler yapanlara duyulabilecek sevgi konusunda "İbadetlerin en kıymetlisi, Allah için sevmek ve Allah için düşmanlıktır." [Ebu Davud] hadisi şerifi ölçü alınmalıdır; Yani böyle insanlara duyulacak sevgi veya nefret ancak Allah(c.c) için olmalıdır. Ve bu insanlara sadece Allah (c.c)'ın bizlere verdiği bazı nimetlere vesile olmalarından ötürü dua ile teşekkür etmekten başka değer ve rol yüklenmemelidir.

İman edenler, Allah,(c.c)’ın beğendiği güzel ahlaka sahip oldukları için en fazla sevgi, yakınlık ve dostluğu müminlere karşı duyarlar. Bu sevgi, soy, ırk gibi yakınlıklara ya da herhangi bir çıkara dayalı değildir. Paranın, makamın, kültürün ya da maddi değerlerin de hiçbir önemi yoktur. Bu şekilde Allah(c.c)’ın rızasına göre seven bir insan, en güzel ahlaklı, Allah(c.c)’a en bağlı, en takva sahibi olan kimseyi de doğal olarak herkesten daha çok sever. Bu nedenle Peygamber Efendimiz (s.a.v) bütün müminler için en sevgili, en yakın dosttur.

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU


Sevgide Aşırıya Gitmek ve Şirk

Bismillahirrahmanirrahim.

Bakara-165 "İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'a denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi."


Araf (189-190) "Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir. (İnsan) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu taşır. Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri Allah’a, “Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette şükredenlerden olacağız” diye dua ederler. Onlara sağlıklı bir çocuk verince; kendilerine verdiği şey ile O’na ortaklar koştular. (Yani, sevgide Allah’ı ikinci plana koyarak müşrik oldular). Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir..."


BAKARA-165 TEFSİRİ: ...Bu âyet bize gösteriyor ki, ilâhlık mânasında son derece sevgi, bir esastır. Ve mabud, en yüksek seviyede sevilen şeydir. Böyle son derece sevilen şeyler, ne olursa olsun, mabud edinilmiş olur. Sevginin hükmü ise itaattır. Bunun için mabuda son derece itaat edilir. Her insanın tuttuğu yolda hareket başlangıcı onun mabududur. İnsanlar tarafından böyle sevgiyle mabud mertebesi verilerek Allah'a denk tutulan şeyler o kadar çeşitlidir ki, bir taştan, bir maden parçasından, bir ottan, bir ağaçtan tutun da gök cisimlerine, ruhlara, meleklere kadar çıkar. Bununla beraber: "onları severler" ifadesindeki akıl sahiplerine ait olan "onlar" zamiri bunların özellikle akıllılar kısmını açıkça ifade etmektedir.

Bunun içindir ki, değerli tefsirciler, denk, benzer mânâsına gelen "endâd"ı "Allah'a isyanda itaat ettikleri liderleri, başkanları ve büyükleri" diye açıklamışlardır. Bu zamirin, tağlib yoluyla diğer putları da kapsamına alması takdirinde bile bu mânâ açıktır.

Gerçekten servet, büyüklük, kuvvet, makam, itibar, güzellik gibi herhangi bir ümide sebep sayılan dilberler, kahramanlar, hükümdarlar gibi insanları, Allah gibi seven ve onlar uğrunda her şeyi göze alan nice kimseler vardır ki bu, şirk konusunun putperestlik esasını, insanlığın en büyük yarasını teşkil eder... (Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır)

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

OKU

Gıybet ve Sosyal Medya

Günümüzde giderek yaygınlaşmakta olan sosyal medyada ne maksatla olursa olsun, başkaları hakkında rahatlıkla olumsuz paylaşımlarda bulunanlar aslında bir nevi gıybet ettiğinin, bunları paylaşanlar ise laf taşıyanlar misali gıybete alet olduklarının farkındalar mı acaba?

Bismillahirrahmanirrahim...

Hucurat-12
"Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir."

Mücadele-9 "Ey iman edenler! Siz baş başa gizlice konuştuğunuz zaman, günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşmayın. İyilik ve takvayı konuşun ve huzuruna toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:


"Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?"
"Allah ve Resûlü(s.a.v) daha iyi bilir!" dediler. Bunun üzerine:
"Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!" açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam:
"Ya benim söylediğim onda varsa, (Bu da mı gıybettir?)" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
"Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir."  (Ebu Davud, Edeb 40, (4874); Tirmizi, Birr 23, (1935); Müslim, Birr 70, (2589).)

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU

Yönetilenler İle İlgili Bazı Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim...

Nisa-59 "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir."

Hud-113 "Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez."

Şuara (151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.”

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Veda Hutbesinde Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurmuştur: 

"Eğer üzerinize Habeşî ve burnu kulağı kesik bir köle, emir tayin edilse, sizi Allah'ın Kitabı ile sevk ve idare ettiği sürece, onun emirlerini dinleyiniz ve itaat ediniz." (İbn Mâce, Cihad, 39; Buhârî, Ahkâm, 4)

İbni Ömer Radıyallahu Anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:

“Bir müslümanın, günah işlemesi emredilmediği sürece, sevdiği veya sevmediği bütün konularda devleti yöneten kimseye itaat etmesi şarttır. Bir günah işlemesi emredildiği zaman ise kimseyi dinleyip itaat etmez.”(Buhârî, Ahkâm 4, Cihâd 108; Müslim, İmâre 38. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 87; Tirmizî, Cihâd 29; Nesâî, Bey’at 34; İbni Mâce, Cihâd 40)

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU


Ayetler Işığında Yönetim

Bismillahirrahmanirrahim...

Nisa-58 "Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir."

Maide-42 "Onlar (o münâfıklar ve yahudiler) yalancılık etmek için can kulağıyla dinleyenler,(ve rüşvet alıp) dâimâ haram yiyenlerdir. Fakat sana gelirlerse, artık aralarında hüküm ver veya onlardan yüz çevir! Şâyet onlardan yüz çevirirsen, o takdirde sana aslâ hiçbir zarar veremezler. Ama hüküm verirsen, artık aralarında adâletle hükmet! Çünki Allah, adâletli olanları sever."

Yunus-83 "Firavun ve ileri gelenlerinin kötülük yapmaları korkusu ile kavminin küçük bir bölümünden başkası Mûsâ’ya iman etmedi. Çünkü Firavun, o yerde zorba bir kişi idi. O, gerçekten aşırı gidenlerdendi."

Kasas-4 "Gerçekten Fir'avun o memlekette (Mısır’da) zorbalığa kalktı ve halkını (kendisine muhâlefet etmesinler diye) çeşitli fırkalara böldü. Onlardan bir kısmını (İsrâiloğullarını)güçsüz bırakmak istiyor, (yeni doğan) oğullarını boğazlıyor, kadınlarını (kızlarını) ise sağ bırakıyordu. Çünki o fesad çıkaranlardandı."

Sad-26 "Ey Davud! Biz seni yeryüzünde hükümdar yaptık. İnsanlar arasında adaletle hükmet, keyfine uyma, sonra bu seni Allah'ın yolundan saptırır. Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unuttuklarından dolayı çetin azab vardır."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.


Nisa-58 TEFSİRİ: ...Âyetin indirilmesinin sebebi hakkında meşhur olan rivâyet şudur: Mekke'nin fethi günü Resulullah Mekke'ye girdiği zaman Kâbe'nin anahtar taşıyıcısı olan Osman b. Talha b. Abdüddar kapıyı kilitlemiş, anahtarını Resulullah'a (s.a.v.) teslim etmekten kaçınmış, "Allah'ın elçisi olduğunu bilseydim engel olmazdım." demiş. Derhal Hz. Ali de Osman'ı tutmuş, kolunu bükmüş anahtarı alıp Kâbe'nin kapısını açmış ve Resulullah (s.a.v.) Kâbe'ye girip iki rekat namaz kılmış idi. Çıktığı zaman, amcası Hz. Abbas anahtarın kendine verilmesini ve eskiden sorumluluğunda bulunan Zemzem sakalığı (hacılara su dağıtma vazifesi) ile beraber sedanetin (yani Kâbe kapıcılığının) birleştirilmesini istedi. Bunun üzerine bu âyet indirildi. Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.v.) anahtarları Osman'a geri vermesini ve ona teslim etmesini ve kendisinden özür dilemesini Hz. Ali'ye emretti. Hz. Ali de anahtarları götürüp özür dileyince Osman: "Beni zorladın, bana eziyet verdin, sonra geldin (hatanı) düzeltmeye çalışıyorsun." dedi. Hz. Ali de: "Senin hakkında Allah Teâlâ Kur'ân indirdi." deyip âyeti okudu. Bunun üzerine Osman, şehadet getirerek hemen müslüman oldu...(Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır)

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU

"Elhamdülillah! Müslümanım" Diyenlerin Dikkatine!

Belki de her insanın yaratılışında var olduğu söylenen aidiyet ihtiyacımızı tatmin etmek maksadıyla olsa gerek, hepimiz gibi birer aciz, ölümlü faniden başka bir şey olmadıklarını bildiğimiz halde anlamsızca gözümüzde büyüttüğümüz bazı insanların ve birtakım boş şeylere olan tutkularımızın uğrunda münakaşa ve kavga ediyoruz.

"Elhamdülillah! Müslümanım" diyen herkes kayıtsız ve şartsız Fatiha (2-4) "Hamd , Âlemlerin Rabbi , Rahmân , Rahîm , hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) mâliki Allah’a mahsustur." emrine uyarak Allah(c.c)'dan başka hiçbir şeye övgü ve senalarda bulunmamalı, şükretmemelidir.

"Elhamdülillah! Müslümanım" diyen herkes kayıtsız ve şartsız Hucurat-10 ayetle sabit olan Allah(c.c)'ın "Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin." emrine uymak ve herhangi bir kardeşiyle kendisi kavga halindeyse derhal son verip barışmak veya kardeşler arasında çıkan başka kavgalara şahit olur ise müdahale edip onları barıştırmak zorundadır.

Gelin! yalnız ve yalnız Allah(c.c)'ı ve O'nun sevdiklerini sevelim; Gelin! yalnız bir tek Rabbimiz(c.c)'i analım ve yalnız O'nun ipine sarılalım; GELİN! BİRLİK OLALIM...

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.

Tubay Fırat

Gelin Birlik Olalım

Tarih boyunca çok kolay yoldan çıkıp azıtmaları nedeniyle Yüce Allah(c.c) tarafından birçok peygamberler gönderilmiş olan Orta doğu kavimlerinin adeta genlerine işleyen şirk hastalığının en son kökünü kazıyıp yok eden Peygamber Efendimiz(s.a.v)' dir. İslamiyetle birlikte Tevhid İnancı tekrar tesis edildikten sonra İslamiyet Hulefa-i Raşidin döneminde en parlak dönemine ulaşmıştır. Ancak daha sonra baş gösteren siyasi kavgalar ve iç çekişmelerin neticesinde ümmet birlik ve beraberliğini yitirerek parçalanmıştır.

Günümüzde çoğumuz dünya işleri ile ilgili fikir ve düşüncelerimizi, beğenilerimizi, tercihlerimizi dokunulmaz ve eleştirilmeyecek kadar kutsal görmeye başlamış olsak gerek ki hiçbirimiz bir diğerimizi dinlemiyoruz anlamadan sadece kavga ediyoruz. Oysa bir an şöyle düşünsek benim dünya işleri ile ilgili bir konudaki başkalarının eleştirdiği beğenimi şöyle objektif olarak akıl vicdan şuuru içerisinde gözden geçirsem, velev ki vaz geçsem, yani taviz versem ne olur? Günah mı işlemiş olurum yoksa o vaz geçmem istenilen şey beni haşa çarpar mı? Yoksa kıyamet mi kopar? Tabi ki hayır!

Allah(c.c)'dan başka şeylere tutkuyla taparcasına bağlanmak, eleştirmeden körü körüne itaat etmek, minnet duymak olan şirk hastalığı Orta Doğu'da oluşan inanç, fikir ve düşünce kaosu ortamında maalesef tekrar hortlamış ve maalesef bizlere de sirayet etmiş görünüyor.


Diyorum ki kardeşlerim gelin çok geç olmadan hep birlikte yalnız ve yalnız bir tek Yüce Rabbimiz(c.c)'in ipine sarılalım; birlik olalım, kardeş olalım ve İnşallah! tek bir ümmet olalım.

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.

Tubay Fırat

Besmele

Her insan Allah(c.c)'ın rızası ve hoşnutluğunu gözeterek yeryüzünü imar etmekle ve orada Allah’ın hükümlerini uygulamakla yükümlü olan birer halifedir. Kul söylediği her söz ve yaptığı her fiili Allah(c.c) adına yaptığının bilincinde olmalıdır.

Bu nedenle de gerek ahiret gerek dünya işleriyle ilgili yapmaya niyetlendiği her işe adeta bir tasarruf yetkisi yani halifelik mühürü olan Besmele ile başlamalıdır. Allah(c.c) rızası için, Allah(c.c) adına yapılmayan hiç birşey meşru değildir. Dalgalara inat kumlara yazmak gibi anlamsız, boş ve batıldır.

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.


Tubay Fırat

Anlamlarının Çok İyi Bilinmesi Gereken Kavramlar "TAPMAK" ve "İBADET"

Kullarını boşu boşuna eğlence olsun diye yaratmadığını bildiren Yüce Allah(c.c) insanları ve cinleri ancak kendisine ibadet etsinler diye yaratmıştır. Bu yüzden ibadet etmek insanın fıtratında mevcut olduğu için İnsan ruhu yalnız bir tek Allah(c.c)’a ibadet ederek huzur bulabilir.

Geniş ve öz ifadeyle ibadet, kendi acizliğini kabul ederek tam bir sevgi ve saygı ile beraber yalnızca yüce Allah(c.c)’a boyun eğip, O'nun yap dediklerini yaparak ve yasakladıklarından kaçınarak yalnız O'na itaat etmek; Yalnız O'ndan korkup ve yalnız O'na ümit beslemektir.

İbadet sadece namaz, oruç zekat hac gibi temel ve şart olan ibadetlerle sınırlı değildir. Bunlar zaten ibadetin olmazsa olmazı yani en asgari düzeyidir. İbadet yeryüzünü Allah(c.c) adına imar etmek ve orada Allah(c.c)’ın hükümlerini uygulamakla yükümlü birer halife olarak yaratılan insanın hayatının tüm alanlarındaki söz ve fiillerini kapsar.

Allah(c.c)'ın varlığını kabul etmeyenler bizzat kendisine taparak ya da tabiata, herhangi bir düşünce, teori, doktrin, ideoloji, felsefe, prensip veya yönetim sistemine veya ilahlaştırdıkları birtakım insanlara mutlak surette itaat ederek ibadet ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlar. Allah(c.c)'ın varlığını kabul etmekle beraber tam anlamıyla yeterince iman etmeyenler ise bu sayılanları kendilerini Allah(c.c)'a yaklaştırır veya şefaatçi olur ümidiyle Allah(c.c)'a ortak koşarlar.

Tevbe Suresinin 31 nci ayeti ve Resulullah’ın(sav) bu ayeti açıklayan hadisine göre Allah(c.c)’ın yasak dediği bir şeyi serbest, serbest dediği bir şeyi de yasak yapan her hangi bir kişiye, yöneticiye, din adamına itaat etmek, onlara ibadet etmek anlamına gelmektedir. Ve bu hadiste Adiyy Bin Hatim’in önderlerini rab edinerek onlara ibadet ettiklerinden haberi olmadığını ortaya koymasına rağmen, cehaleti asla özür kabul edilmemiştir. Bu ayet ve hadisin ışığında günümüze bakacak olursak;

Beşeri kanunlar ile insanlara hükmeden tağuti düzenlere sevgi, istek ve tutkuyla boyun eğerek itaat edip te Allah(c.c)'ın emir ve yasaklarına göre yaşamayan insanların Allah(c.c)’ı anmaları, namaz kılmaları, müslüman gibi gözükmeleri, onları Allah(c.c)’a isyan eden birer kul olmaktan kurtarmaz. İnsanlara hükmetme yetkisi, onları hayatları ile ilgili tüm meselelerde yönlendirme hakkı yalnız Allah(c.c)’a aittir ve bu egemenlik O’nun ilahlık vasıflarındandır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, itaat bir ibadet amelidir. İtaatin ibadet olması hükmetme noktasında olduğu gibi insanların herhangi bir düşünce, teori, doktrin, ideoloji, felsefe, prensip veya yönetim sistemine veya ilahlaştırdıkları birtakım insanlara isteyerek boyun eğip, sevgi ve tutkuyla itaat etmeleriyle de tezahür eder. Bu şekilde ibadet içerikli herhangi bir ameli Allah(c.c)’tan başkasına sunan kişi, Kur’an’ın sarih ifadesi ile müşrik olur. Bu konudaki cehaletine ise, delil olarak Kur’an ve sünnetin mevcudiyetinden sonra itibar edilmez.

Bismillahirrahmanirrahim.

En'am-162 "Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir."

En'am-165 "Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerde, sizi denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve O, bağışlayan, esirgeyendir."

Tevbe-31 "Onlar, Allah'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir."

Ra'd-28 "İman edenlerin kalpleri Allah’ın zikriyle huzura kavuşmuştur. Dikkat edin, kalpler ancak Allah’ın zikri ile huzura kavuşur."

Furkan-43 "Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?"

Rum-30 "O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler."

Zumer-3 "İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez."

Yasin (60-61) “Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?”
 
Zariyat-56 "Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Müslüman olmadan önce hıristiyan olan Hatim-i Tâî'nin oğlu Adiy Tevbe-31 nci ayetle ilgili olarak "ya Resulallah, onlara ibadet etmezlerdi" dediğinde cevap olarak Resulullah(s.a.v.) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir;

"Allah'ın helal kıldığına haram derler, siz de haram tanımaz mıydınız? Allah'ın haram kıldığına helâl derler, sizde helâl saymaz mıydınız?" Ben de "evet" dedim. "İşte bu onlara ibadettir." buyurdu.(Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır)

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU

Özgürlük Yalnız Allah(c.c)'a Kulluk ve Hamd Etmektir

Bismillahirrahmanirrahim...

Nahl-75 "Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan (hür) bir kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? Doğrusu hamd Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler."


Zumer-29 "Allah, çekişip duran birçok ortakların sahip olduğu bir adam (köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Hamd Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Nahl-75 Tefsiri: ...İşte Allah'tan başkasına tapanlar, başkasının malı olan köle gibi hürriyetini verip bir yaratığa kul olmuş köleler gibidirler. Allah'tan başka ilâh tanımayan, Allah'ın birliğine inanan müslümanlar da hürler demektir. "Gerçekten "ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz" (Fatiha, 1/5) diyebilmekten daha büyük hürriyet düşünülemez. Bundan dolayı Allah'ı inkâr, ortak koşma, batıl dinler hep birer esirlik bağıdır. Hak din ve Allah'ın birliğine inanmak insan için bir hürriyet, bir servettir. Düşünmeli ki, o hürriyet nimeti ne büyük nimettir ve onu veren kimdir? Bütün hamd Allah'a mahsustur. Hürriyet, O'nun nimeti olduğu gibi, her nimet de O'nundur. Hürriyetin değerini bilmeli, din ve imanın kadrini anlamalı da yalnız Allah'a kulluk ederek hamd etmelidir. Fakat onların çoğu bilmezler. Bilmezler ve Allah'ı inkâr ve nankörlükte bulunurlar. Hürriyet davası ile şeytana esir olurlar.(Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır)


En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU

Her Milletin Bir Eceli Vardır

Bismillahirrahmanirrahim...

Araf-34 “Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler”

Hud-117 "Rabbin, kasabaların halkı ıslah olmuşken, haksız yere onları yok etmez."


Rad-11 "...Allah bir kavme verdiğini, o kavim kendisini bozup değiştirmedikçe değiştirmez. Allah bir kavme de kötülük murad etti mi, artık onun geri çevrilmesine de imkan yoktur. Onlar için Allah'dan başka bir veli de bulunmaz."

Rad-31 "...Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar, inkâr edenlere yaptıkları işler sebebiyle devamlı olarak, ya büyük bir felaket gelecek veya o felaket yurtlarının yakınına inecektir. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez."

İsra-58 "Ne kadar ülke varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helâk edecek veya en çetin bir şekilde azaplandıracağız. Bu, Kitap'ta (levh-i mahfuz'da) yazılıdır."

Kasas-59 "Rabbin şehirlerin anasına, onlara ayetlerimizi okuyacak bir peygamber göndermedikçe onları yok etmiş değildir. Zaten Biz yalnız, halkı zalim olan şehirleri yok etmişizdir."


Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

OKU

Koruyucu Melekler

Bismillahirrahmanirrahim...

Rad-11 "İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar..."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

OKU

Cennetlikler Dünyadaki Sevdikleriyle Birlikte Olacak mı?

Bismillahirrahmanirrahim...

Rad (22-24) "Onlar, sırf Rab’lerinin rızasını kazanmak için sabreder, namazı tam gerektiği şekilde kılarlar. Kendilerine ihsan ettiğimiz rızıklardan gerek gizli, gerek açık bir tarzda bağışta bulunur ve kötülüğe iyilikle mukabele ederler. İşte onlardır dünya diyarının güzel âkıbetini kazananlar. O güzel akıbet Adn cennetleri olup, onlar babalarından, eşlerinden ve nesillerinden iyi olanlarla birlikte o cennetlere girerler. Öyle ki melekler de her kapıdan yanlarına varıp: "Sabretmenize karşılık size selamlar, selâmetler! Dünya diyarının ne güzel âkıbetidir bu!" diyecekler."


Tur-21 "(Dünyada) iman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, işte biz onların nesillerini (ahirette) kendilerine kavuştururuz. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Her kişi, kendi kazandığına karşılık bir rehindir (ona göre muamele görecektir)." 

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

"Kişi sevdiği ile beraberdir." (Buhârî, Edeb, 96; Müslîm, Birr, 165)

Hz.Muhammed(s.a.v)

Tur-21 Tefsiri:...yalancılar yalanlarına bağlı kalarak cehennemde kıvranırlarken, müttakiler Allah'ın yardımı ile kurtulup cennetlerde nimetler içinde yaşayacaklar ve Allahın lütfuna mazhar olmak suretiyle zürriyetlerinin yükselmesine de sebeb olacaklardır. Bu cümlenin zikredilmesi, zürriyetler açısından da önemlidir. Yani zürriyetlerin kurtuluşu ve atalarının derecelerine yükselişleri, kendilerinin hiç katkıları olmaksızın sırf babalarının kazançlarıyla değildir. Kendilerinin iman ederek onlara uymaları ve izlerinden gitmeleri kurtuluşlarının asıl sebebidir. Ataları fiilen sebeb oldukları için evladlarını cennette yanlarında görmekten mutlu olacaklar, evladları da iman ile onlara tâbi oldukları için kendilerini kurtarmış ve Allah'ın lütuf ve kereminden babaları gibi istifade etmiş olacaklardır. Demek ki evlatlar kendi fiileri olmaksızın sırf babalarının ve dedelerinin yaptıklarıyla kendilerini kurtaramazlar. Ancak imanlı olarak çalıştıkları takdirde atalarının feyzinden de faydalanarak daha kolay bir şekilde yükselebilirler. İşte Allah Teâlâ, müminlerin evlatlarını atalarına uymak suretiyle yükselmeğe sevk ederken, soy şerefine güvenerek tembellik etmemeleri için "Herkes kendi kazandığına bağlıdır." buyurmaktadır...(Elmamlılı Muhammed Hamdi Yazır)

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU

Allah(c.c)'tan Başkasına Yapılan Dua Kabul Edilmez

Bismillahirrahmanirrahim...

Rad-14 "Gerçek duâ ancak O'nadır. O'ndan başka duâ ettikleri, kendilerinin duâlarına hiçbir karşılık veremezler. Durumları ancak suyun ağzına gelmesi için avuçlarını ona açmış kimsenin durumu gibidir. Oysa o hiçbir zaman suya kavuşamaz. İşte kâfirlerin duâsı da ancak bunun gibi boşunadır."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

OKU

Allah(c.c) İçin Yapılmış Olmayan Her Şey Batıldır

Bismillahirrahmanirrahim...


Hud (15-16) "Kim yalnız dünya hayatını ve onun zinetini isterse, biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz. Orada onlar bir eksikliğe uğratılmazlar. İşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmakta oldukları da boş şeylerdir."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.


OKU


Pislikten Uzak Güzel Bir Hayatın Sırrı

Bismillahirrahmanirrahim... 


Yunus-100 "Allah'ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını güzelce kullanmayanları Allah pislik içinde bırakır!"

Hud (1-3) "Elif Lâm Râ. Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum"

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

OKU

Dünya Hayatıyla Tatmin Olabilenler Gafillerdir

Bismillahirrahmanirrahim...


Yunus (7-8) "Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile âyetlerimizden gafil olanlar var ya; işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

OKU



Tövbe ve İyilikler Günahları Temizler

Bismillahirrahmanirrahim.

Tevbe-118 "Geri bırakılan üç kişiye de yeryüzü bütün genişliğine rağmen dar gelmiş ve nefisleri kendilerini sıkıştırmıştı da, Allah'tan başka sığınacak hiç bir şey olmadığını anlamışlardı. Sonra onları da eski hallerine dönsünler diye tevbeye muvaffak kıldı. Muhakkak ki Allah; Tevvab, Rahim olandır."

Furkan (70-71) "Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah’a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner."

Hud-114 "Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır."

Zümer (33 -35) "Doğruyu getiren ve onu tasdik edene gelince, işte onlar kötülükten korunan müttakilerdir. Onlara, Rablerinin yanında ne dilerlerse vardır. İşte bu, iyilik yapanların mükafatıdır. Çünkü Allah, onların önceden yaptıklarının en kötüsünü bile silip bağışlayacak ve yapmakta oldukları güzel amellerin en güzeline göre mükafatlarını kendilerine verecektir."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Peygamber Efendimiz(s.a.v) buyuruyorlar ki;

"Günahtan tam dönen ve tövbe eden, o günahı hiç işlememiş gibidir." (İbn Mace, Zühd 30)

"Allahü teâlâ, tevbe edenin günahlarını, yazıcı meleklerine unutturduğu gibi, kulun kendi organlarına ve dünyada bunu bilenlere de, unutturur. O kimse, Allahü teâlâya kavuşunca, artık günahı sebebiyle aleyhine şahitlik edecek kimse kalmaz." (İ.Asakir)

"Kul tövbe ettiğinde, Allah onun günahlarını hafaza meleklerine unutturur. Aynı şekilde onun organlarına unutturur. İşlediği yerdeki izlerini de yok eder. Tâ ki, Allah’ın huzuruna vardığında, günah işlediğine dair aleyhinde şahitlik edecek bir şey bulunmasın!" (Suyuti, Câmiü’s-Sağir, 1/168)

"Nerede ve ne halde olursan ol, Allah’tan kork ve kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki onu yok etsin." (Beyheki)

"Nerede ve hangi hâlde olursan ol Allah'tan kork. Kötülük işlemişsen hemen bir iyilik yap ki, o iyilik kötülüğün günahını silsin. insanlara güzel muamelede bulun." (Tirmizî, Birr ve Sıla, 55; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 5; Dârimî, Rikâk, 47)

OKU

Makam Mevki ve Sorumluluk

Bismillahirrahmanirrahim...

En'am-123 "İşte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. Hâlbuki onlar hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Ayetin Tefsiri:


...özellikle başında bulunduğu memlekette hakka ve o memleketin halkına karşı kötülük yapan, hile ve hilekarlıkla entrika çeviren o büyük mücrimler bilmezler ki, aldattıkları vatandaşlar başkaları değil, yine kendileridir. Onların zararları, aldanmaları, kendilerinin zararları, aldanmalarıdır. Bilmezler ki, halkın zararı, memleketin zararıdır ve memleketin zararı, herkesten önce başında bulunanların zararıdır. Bilmezler ki, o memleket düşünce, ilk önce düşen kendileri olacaktır. Bilmezler ki, Hak Teâlâ aldanmaz. Hakka kötülük yapmaya çalışanların o kötülükleri, "Kötü tuzak, ancak sahibine dolanır" (Fâtır, 35/43) âyeti gereğince sonunda kendilerini kuşatır, başlarına patlar. (Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır)

...Bunların böyle bir mevkide bulunup halkı saptırmaya çalışmalarına meydan verilmesi, onların hakkında bir imtihandır, onların daha fazla azap görmelerine bir sebep teşkil etmektedir. Onların bu saptırmaları aklı başında olan zatlara tesir etmeyecektir, o zatlar yine imân şerefine kavuşmuş bulunacaklardır. (Halbuki, onlar) O kavimleri arasında görünürde büyük olanlar, öyle başkalarını hidayetten mahrum bırakmak için (hile yapmazlar) onların hileleri tesirsiz kalır. Onlar (ancak kendilerine) hile (yapmış olurlar da) bilmeksizin kendilerini küfr ve taşkınlığa düşürmüş, azaba hedef kılmış bulunurlar da bunun (farkına varamazlar) ebedî zarara uğrar giderler. İşte insanların dindarlığına, faziletine mâni olmaya çalışan şeytan yaratılışlı kimselerin âkibetleri böyle hüsrandan başka birşey değildir. (Ömer Nasuhi Bilmen)

...İleri gelen­ler suçludur. Çünkü ihanet etmeye, tuzak kurmaya, asılsız şeyleri insanlar ara­sında yaymaya, diğer insanlardan daha fazla güç yetirebilirler. Bir de kişinin malının çokluğu veya mevkiinin yüksekliği, onun azmasına ve bunları muhafa­za için her çareye başvurmasına, hatta, aldatma, ihanet etme, yalan söyleme, aleyhte konuşma, laf taşıma, yalan yere yemin etme gibi bir kısım ahlaksızlıkla­rı işlemesine sebep olur. Dolayısıyle ülkesinin azgınlarından olur. (Taberi Tefsiri)

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU

Kendini Birşey Oldum Sanmak

Bismillahirrahmanirrahim

Alak (6-7) "Gerçek şu ki, insan ne zaman kendisini yeterli görse (kimseye muhtaç olmadığını zannetse) fütursuzca azar (kendini tanrılaştırır)."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

OKU

Selamlaşmak

Bismillahirrahmanirrahim

Nisa-86 "Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır."

Nur-27 "Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selâm vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor."


Nur-61 "...Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize selâm verin. İşte Allah, düşünüp anlayasınız diye size âyetleri böyle açıklar."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Buyuruyorlar ki:

Nefsim elinde olana yemin olsun ki siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Ben size yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Selamı aranızda yayın’ buyurdu.” (Müslim 54/ 93, Ebu Davud 5193, Tirmizi 2828, İbni Mace 68, Buhari Edebu’l-Müfred 980, Ahmed)

"Sizden biriniz din kardeşine rastladığında ona selâm versin. Eğer ikisinin arasına ağaç, duvar ve taş girer de tekrar karşılaşırlarsa, tekrar selâm versin.”
(Ebû Dâvûd, Edeb 135.)

İnsanların Allah’a en yakın olanı, onlara ilk önce selam verenleridir’ buyurdu.”(Ebu Davud 5197, Tirmizi 2834)

“Asıl cimri, selâmlaşmada cimrilik edendir” (Buhârî, Edebü’l-Müfred, S. 268)

OKU

Kendine Tapmak

Bismillahirrahmanirrahim

Furkan-43 "Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?"

Casiye-23 "Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?"

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.


Hz. Ebu Hûreyre'den rivayet olunan bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:

"Allah'tan başka kendilerine ibadet olunan sahte ilahların, Allah yanında en kötüsü, kişinin hevâsıdır."

OKU

Tağut Nedir?

Bismillahirrahmanirrahim

Bakara (256-257) "Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar."


Nisa-76 "İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır."


Zumer-17 "Tâğût’tan , ona kulluk etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah’a yönelenler için müjde vardır. O hâlde, kullarımı müjdele!"


Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Tağut,...Allah'a karşı isyankâr olup zorla, zorlama ile veya gönül rızasıyla kendisine tapınılıp mabud tutulan, gerek insan, gerek şeytan, gerek put, gerek dikili taş ve gerekse diğer herhangi bir şey demektir...(Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır)

Tağut, azgın, taşkınlık yapan, bozguncu kimse demektir. Şeytan bir Tâğüt olduğu gibi Cenab'ı Hak'ki inkâr eden, insanları dinden, ahlâktan mahrum bırakmaya çalışan her şahıs da bir t âğ uttur.(Ömer Nasuhi Bilmen)


En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU


İnkar Edenlerin Zenginliğine İmrenmemek

Bismillahirrahmanirrahim

Ali İmran-178 "İnkâr edenler sanmasınlar ki, kendilerine mühlet vermemiz onlar için daha hayırlıdır. Onlara ancak günahlarını arttırmaları için fırsat veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır."


Ali İmran (196-197) "İnkar edenlerin diyar diyar gezip refah içinde dolaşması sakın seni aldatmasın; az bir faydalanmadan sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü duraktır!"

Tevbe-85 "Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah, bunlarla ancak, dünyada kendilerine azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor."

Muminun (55-56) "(Onlar,) kendilerine vermekte olduğumuz mal ve oğullar ile, onların hayırlarına mı koşuyoruz sanıyorlar? Hayır! (Onlar işin) farkına varmıyorlar!"

Mülk-2 "O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır."


Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

OKU

Kader Nedir?

Yaratmakla ilgili ayetlerden Allah(c.c)'ın bir şeyi dilediğinde ona "Ol!" demesiyle o şeyin hemen oluverdiğini anlıyoruz. Bu da demektir ki dünya ve ahiret hayatına ait tüm olaylar da, Allah(c.c)'ın ezelde dilemesiyle idrak edemeyeceğimiz sonsuz küçüklükte "bir an" içinde olmuş ve bitmiştir. Bu şekilde Allah(c.c)'ın, ezelden ebede kadar yaratılacak şeylerin varlığını ezelde dilemesine kader, Bütün bu şeylerin, vakti geldiğinde kadere uygun olarak yaratılmasına ise kaza denir.

Allah(c.c) lütufta bulunarak her şeyi yaratmasını bir sebebe bağladı. Belirli şeyleri, belli sebeplerle yaratmayı diledi. İmtihanın gereği olarak İşlerini sebeplerin altına gizledi. Kudretini sebepler altında sakladı. Allah(c.c) işlerini sebeplerle yaratmamış olsaydı, kimse kimseye muhtaç olmazdı. Herkes, her şeyi Allah(c.c) dan ister, hiçbir şeye başvurmazdı. Böyle olunca, insanlar arasında, amir, memur, işçi, sanatkar, talebe, hoca ve nice insanlık bağları kalmaz, dünya ve ahiretin düzeni bozulurdu. Güzel ile çirkin, iyi ile kötü ve itaatkar ile asi arasında fark kalmazdı.

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

Hayır ve Şerrin Allah(c.c)'tan Olduğuna Dair Bazı Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim.

Nisa (78-79) "Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir. Onlara bir iyilik gelirse: 'Bu Allah'tandır' derler, bir kötülüğe uğrarlarsa 'Bu, senin tarafındandır' derler. De ki: 'Hepsi Allah'tandır'. Bunlara ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?

Yunus-11 "Eğer Allah, insanlara onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar hâlde bırakırız."

Furkan-2 "Herşeyi bir ölçü ile yaratıp kaderini belirleyen de Odur."

Kasas-68 "Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Onların ise seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır ve yücedir."

Saffat-96 "Halbuki sizi de yaptığınız şeyleri de yaratan Yüce Allah’tır."

Zumer-62 "Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir."

Kamer-49 "Hiç şüphesiz, biz her şeyi bir kader ile yarattık."

Hadid-22 "Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır."

İnsan-30 "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Doğrusu Allah, bilendir, Hakim'dir."

Tekvir-29 "Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.


Zaman ve mekandan münezzeh olan Allah(c.c) Katında geçmiş, gelecek ve şu an hepsi birdir; Hayatımızı bir film şeridi olarak düşünürsek, tıpkı zaman boyutunda olduğumuz gibi şeridin içindeki film karelerine hapsolmuş oluruz; Bu durumda her kareyi yaşayıp, kaderimize tanık olmadan şeridin ilerisini görme gibi imkanımız hiçbir zaman olmayacaktır. Oysa Allah(c.c), dünya ve ahiret hayatımızın tamamını aynı anda görür ve bilir. Bundan dolayı Kur’an’da gelecek zamanla ilgili bazı olaylar, kıssalar, cennet, cehennemle ilgili bazı ayetler şimdiki bazen de geçmiş zaman kipiyle anlatılır. Bundan da anlıyoruz ki İnsanın kaderi yalnız dünya hayatını değil, ahiret hayatını da içermektedir.

Doğruyu Bulup Hüküm Vermede Sahabenin Rolü

İslam'ı layıkıyla yaşayan müslümanların örf ve adetleri fıtrata ters düşemez; Çünkü Rum Suresinin 30 ncu ayetinde İslam'ın fıtrat dini olduğu bildirilmiştir. Bu nedenledir ki hakkında ayet ve hadis bulunmayan meselelerin çözümünde örf ve adetler, ikinci derecede delil olarak kabul edilmiştir. İslam Ümmet'i, Ali İmran Suresinin 110 ncu ayetinde insanlara örnek olan, iyiliği emredip kötülükten men eden ve Allah(c.c)'a inanan hayırlı bir topluluk olarak tanımlanmıştır; Bu da böyle bir topluluktaki fertlerin dalaletten uzak durup, daima doğru şeyler üzerinde ittifak ettiklerini göstermektedir.

Ancak müslümanlar sahabe döneminden sonra imanlarının gereğini layıkıyla yerine getiremedikleri için, insanlığa örnek ve rehber olma liyakatini zamanla kaybetmişlerdir. Dolayısıyla Ali İmran Suresinin 110 ncu ayetinde belirtilen vasıflara sadece Tevbe Suresinin 100 ncü ayetinde Allah(c.c)’ın hoşnutluğunu kazandıkları ve kendilerine ebedi kalacakları cennetler hazırlandığı bildirilen sahabeler sahip olabilmişlerdir.

Bakara Suresinin 143 ncü ayetinde aşırılığa gitmeden orta yolda giderek insanlara örnek ve model olduğu bildirilen ümmetin de yine sahabeler olduğu kanaatindeyiz; Çünkü günümüze kadar sadece onlar Kur'an'daki tanımına uygun, en hayırlı İslam Ümmeti olabilmenin gereklerini yerine getirebilmişlerdir. Dolayısıyla Tevbe Suresinin 100 ncü ayetinde iyilik yolunda izinde gitmemiz emredilen sahabe, Kur'an ve Sünnet'te çözümü olmayan yeni meselelerin çözümünde de referans alınması gereken yegane ümmettir.

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

Bismillahirrahmanirrahim.

Bakara-143 "Böylece sizi insanlara şahid ve örnek olmanız için tam ortada bulunan bir ümmet kıldık..."

Kuran'ı Okuyup Anlayıp Manasıyla Amel Etmeyenlerin Durumu

Bismillahirrahmanirrahim

Cuma-5 "Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez."


Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

OKU

En Büyük Tehlike "Şirk"

Bismillahirrahmanirrahim...

Lokman-13 "Hani bir zaman Lokman, oğluna öğüt vererek demişti ki: "Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma, çünkü Allah'a ortak koşmak (şirk),
elbette büyük bir zulümdür."


Lokman-14 "Gerçi biz insana, anasına ve babasına itaati de tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. Onun sütten ayrılması da iki yıl içindedir. (Biz insana): "Bana, anana ve babana şükret" diye de tavsiye ettik. Dönüş, ancak banadır."

Lokman-15 "Bununla beraber eğer her ikisi de bilmediğin bir şeyi, bana ortak koşman hususunda seni zorlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin ve bana yönelenlerin yolunu tut. Sonra dönüşünüz ancak banadır. O zaman ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim."


Şüphesiz Allah (c.c) Doğruyu Söyledi...

Şirkin büyük bir zulüm olduğunu bildiren Lokman Suresinin 13 ncü ayetini takip eden ayette, itaat ve şükre dikkat çekilerek bunların sırasıyla Allah (c.c)'a ve bizi Allah (c.c)'a ortak koşmaya zorlamadıkları sürece anneye ve babaya da yapılması gerektiği emrediliyor.

Bu ayetler ışığında Allah (c.c)'a ortak koşma konusunun bazılarının sandığı gibi sadece taştan, çamurdan putlara tapmak şeklinde olmayıp, Peygamber Efendimiz(s.a.v)'den sonra Kuran'da Nisa-59'ncu ayette bildirilen "bizden olan emir sahipleri" ve yukarıdaki ayetlerde bildirilen anne ve baba  haricindeki kişilere mutlak itaat ve şükrün de bir nevi şirk olabileceğine işaret edildiği kanaatindeyiz.


Bu nedenle diyebiliriz ki hayattaki rolü, statüsü, mevkisi...ne olursa olsun fert veya toplum olarak iyiliğini gördüğümüz, herhangi bir konuda önemsediğimiz, beğendiğimiz veya hayran olduğumuz  kişilere olan duygularımız asla mutlak itaat ve şükre dönüşmemeli ve bu insanlara sadece Allah (c.c)'ın bizlere verdiği bazı nimetlere vesile olmalarından ötürü dua ile teşekkür etmekten başka değer ve rol yüklenmemelidir.

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU

"Tapmak" Nedir?

Bismillahirrahmanirrahim... 

TEVBE - 31 "Onlar, Allah'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir."

Şüphesiz Allah (c.c) Doğruyu Söyledi...

TEFSİRİ: "...herhangi birini rab edinmiş olmak için behemahal ona "rab" adını vermiş olmak şart değildir. Allah'ın emrine uygun olup olmadığını hesaba katmayarak, onun emrine uymak ve özellikle de dinin hükümlerine ait olan hususlarda onu kural koymaya yetkili sanıp ne söylerse, ne emrederse doğru farzetmek, ona uyduğu zaman Allah'ın emrine ters düşeceğini düşünmeden hareket etmek, onun emirlerini taparcasına yerine getirmek onu rab edinmek ve ona tapmak demektir..."

Nitekim bu âyetin mânâsı hakkında meşhur Hatim-i Tâî'nin oğlu Adiy demiştir ki: "Resulullah'a geldim, boynumda altından bir haç vardı, ki Adiy o zaman henüz müslüman olmamıştı ve hıristiyandı, Resulullah Berâetün Sûresi'ni okuyordu, bana "ya Adiy şu boynundaki veseni at" buyurdu. Ben de çıkardım attım. "Allah'tan başka hahamlarını ve rahiplerini de rab edindiler." anlamındaki âyet geldi, ben, ya Resulallah, onlara ibadet etmezlerdi, dedim.

Resulullah (s.a.v) buyurdu ki: "Allah'ın helal kıldığına haram derler, siz de haram tanımaz mıydınız? Allah'ın haram kıldığına helâl derler, sizde helâl saymaz mıydınız?" Ben de "evet" dedim. "İşte bu onlara ibadettir." buyurdu. (Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır)

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU

Kul Hakkı Affedilir mi?


Bismillahirrahmanirrahim.

Bakara-123 "Ve öyle bir günden sakının ki, o gün kimse, kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez ve ona şefaat de fayda vermez, hiçbir taraftan yardım da görmezler."

Nisa-116 "Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır."

Maide (27-30) "Onlara, Adem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden), "Andolsun seni öldüreceğim" dedi. Diğeri de "Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder" dedi (ve ekledi:) "Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan (bile) ben sana, öldürmek için el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım. Ben istiyorum ki, sen, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olasın; zalimlerin cezası işte budur." Nihayet nefsi onu, kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü: bu yüzden de kaybedenlerden oldu."

Enfal-38 "Ey Muhammed! İnkâr edenlere söyle: Eğer (iman edip, düşmanlık ve savaştan) vazgeçerlerse, geçmiş günahları bağışlanır. Eğer (düşmanlık ve savaşa) dönerlerse, öncekilere uygulanan ilâhî kanun devam etmiş olacaktır."

İbrahim-31 "İnanan kullarıma söyle! “Namazı kılsınlar; kendilerine verdiğimiz rızıklardan, hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun olmadığı gün gelmeden önce gizli ve âşikâr infak etsinler."

İsra-15 "Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz."

Kehf-49 "Amel defteri ortaya konunca, suçluların, onda yazılı olanlardan korktuklarını görürsün, 'Vah bize, eyvah bize! Bu defter nasıl olmuş da küçük büyük bir şey bırakmadan hepsini saymış!' derler. İşlediklerini hazır bulurlar. Rabbin kimseye haksızlık etmez."

Furkan (70-71) "Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah’a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner."
 
Kasas (15-16) "Musa, halkının habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbirleriyle döğüşür buldu. Kendi tarafı olan, düşmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine bir yumruk indirip onun ölümüne sebep oldu. «Bu, şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşmandır» dedi. Musa, «Rabbim! Doğrusu kendimi ziyana uğrattım. Beni bağışla!» dedi; Allah da, onu bağışladı." Çünkü, çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olan ancak O'dur."


Zumer-53 "De ki: Ey nefisleri aleyhine haddini aşmış olan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Hiç kuşkusuz, O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Furkan-70 nci Âyet-i kerimenin son bölümünde "..İşte Allah, onların kötülüklerini iyi­liklere çevirir.." Buyurulmaktadır. Bu ifadeyi şu şekilde izah edenler olmuştur: "Kulun daha önce işlediği kötü ameller, tev­be etmesi sayesinde kıyamet gününde iyi amellere dönüşecektir. Zira kul, her günah işlediğini hatırlayınca pişmanlık duyacak ve Allah´tan affını isteyecektir. Böylece kıyamet gününe vardığında aleyhine yazılmış olan günahların, iyilikle­re çevirildiğini Öğrenecektir." (Taberi Tefsiri)

Peygamber Efendimiz (s.a.v)'den Rivayet Edilen Hadisi Şerifler:

"Bir kimse kardeşinin haysiyetine, yahut malına haksız olarak taarruz etmişse, iltimas olarak verilebilecek altın ve gümüşün bulunmadığı günden (kıyamet) önce helâlleşsin. Aksi halde, yaptığı haksızlık nispetinde onun iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiliği yoksa, hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden adama verilir." (Buhari, Mezalim, 10)


"Müflis, şu kimsedir ki, kıyamette, defterinde pek çok namaz, oruç ve zekat sevabı bulunur. Fakat, bazılarına çeşitli yönden zararı dokunmuştur. Sevapları, bu hak sahiplerine dağıtılır. Hakları ödenmeden önce sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları, bunun üzerine yükletilip Cehenneme atılır." (Müslim)

Amel Defteri

Bismillahirrahmanirrahim.

İsra-13 "Her insanın işlediklerini boynuna dolarız. Ve onun için kıyamet gününde açılmış bulacağı bir kitab çıkarırız."

Kehf-49 "Amel defteri ortaya konunca, suçluların, onda yazılı olanlardan korktuklarını görürsün, 'Vah bize, eyvah bize! Bu defter nasıl olmuş da küçük büyük bir şey bırakmadan hepsini saymış!' derler. İşlediklerini hazır bulurlar. Rabbin kimseye haksızlık etmez."


Yasin-12 "Şübhe yok ki ölüleri ancak biz diriltiriz! Hem önceden işledikleri (amelleri)ni ve(geride bıraktıkları) eserlerini yazarız. Ve (olmuş, olacak) herşeyi apaçık beyân eden bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da) kaydetmişizdir."

Zümer-15 (Ey müşrikler:) "Siz de Allah'tan başka dilediğiniz şeylere ibadet edin!" De ki: "Şüphesiz hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana uğratanlardır. İyi bilin ki; apaçık hüsran işte budur."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Efendimiz buyurdular ki:


"Dinimizde iyi bir çığır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı verilir, o çığırda [o yolda] gidenlerin sevabından da hiçbir şey eksilmez. Dinimizde kötü bir çığır açana da, bunun günahı ile, bununla amel edenlerin günahı verilir, o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez." [Müslim]


"İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat." [Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizi, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8.]

Kimseye Başkasının Sevabı veya Günahı Yüklenmez


Bismillahirrahmanirrahim.

Bakara-123 "Ve öyle bir günden sakının ki, o gün kimse, kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez ve ona şefaat de fayda vermez, hiçbir taraftan yardım da görmezler."

İbrahim-31 "İnanan kullarıma söyle! “Namazı kılsınlar; kendilerine verdiğimiz rızıklardan, hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun olmadığı gün gelmeden önce gizli ve âşikâr infak etsinler."

İsra-15 "Kim doğru yola giderse, sırf kendi iyiliği için gider; kim de sapıklık ederse, ancak kendi aleyhine eder; Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenmez! Biz bir peygamber göndermedikçe azap da etmeyiz."

Ankebut (12-13) "Bir de küfredenler o iman etmiş olanlara: «Bizim yolumuza uyun, biz de sizin günahlarınızı yüklenelim!» dediler. Oysa onlar, onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir ve onlar kesinlikle yalancıdırlar. Gerçek şu ki, onlar mutlaka kendi ağırlıklarını ve o ağırlıklarıyla birlikte daha birçok ağırlıkları yüklenecekler, kesinlikle ettikleri iftiradan kıyamet gününde sorguya çekileceklerdir."

Fatır-18 "Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenemez. Günah yükü ağır olan bir kimse onu taşımak üzere (birini) çağırsa, yakını dahi olsa, onun yükünden bir şey yükletilmez. Sen ancak görmediği halde Rabbinden korkanları ve namazı kılanları uyarırsın. Kim temizlenirse, o ancak kendi menfaati için temizlenmiş olur. Dönüş Allah'adır."


Tur-21 "İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandığı karşılığında rehindir."

Necm (38-39) "Gerçekten hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenemez. Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. "

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Fatır-18 Tefsiri:
...Herkes kendi günahından sorumlu olur, kendi günahının cezasını çeker; nitekim "Her koyun kendi bacağından asılır" deriz. Zalimlerin, zorbaların yaptığı gibi birinin günahı diğerine yükletilmez. Ankebut Sûresi'nde "Onlar mutlaka kendi yüklerini de, o yükleriyle birlikte daha nice yükleri de bizzat yüklenecekler." (Ankebut, 29/13) buyurulmuş olması da buna aykırı değildir. Çünkü o hem sapıtmış ve hem de saptırmış olanlar hakkındadır. Başkasını da saptırmaya çalışanlar hem sapıklıklarının, hem saptırmalarının günahını çekerler ki, ikisi de kendi günahlarıdır. Nitekim "Her kim bir kötü adet çıkarırsa, ona hem onun günahı, hem de onu işleyenlerin günahı vardır." hadisi de böyledir. Yani diğer işleyenler çekmeyecek demek değil, onların hepsi kadar da fazla çekecek demektir. Demek ki birisi şunu şöyle yap da günahı varsa benim boynuma olsun diye kefalet ederek diğerini bir günaha sokarsa, o boynuna aldığı günahı çekmeyecek değildir, ancak sevkettiği kimseyi kurtarmış olmayacak, onun çekeceğini çekmeyecek; birisi aldandığının cezasını çekecek birisi aldattığının cezasını çekecektir. Şu tabirinde bunlara işaret de var gibidir. Yükü ağır basan, çok ağır yük altında bulunan günahkar bir nefis, yükünün başkası tarafından alınıp yüklenilivermesine çağırsa, yalvarsa da ondan hiçbir şey yüklenilmez. Rıza ve tercih ile de yüklenilmez, zorla da yüklenilmez.(Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır)

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.

OKU

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: