HAKKINDA

Tubay Fırat ilahi tarzındaki eserlerinin tamamını annesi Nezihe Fırat'a ithaf etmiştir. Blog Sitemizde yayınladığımız bu eserler "Hayatta en çok sevdiğim ve hayatıma anlam veren tek şey, Yüce Yaratan'ı düşünmek ve anmaktır." diyen Tubay Fırat tarafından yaklaşık 30 yıllık bir süreç içerisinde bestelenmiştir. İlahilerimiz herhangi bir kalıp, tür ve usule bağlı olmayan özgün motifler içeren Serbest Türk Müziği tarzında bestelenmiş eserlerdir.

"Allah(c.c), hem kainattaki her şeyin yaratıcısı ve hem de insanın bunlardan yararlanarak başka şeyler yapmasında rol oynayan yasaların yaratıcısıdır. Allah(c.c) imtihanın gereği olarak işlerini sebeplerin altına gizlediği için yerlerin, göklerin ve bunların içerisindeki tüm varlıkların yaratılmasında melekleri; yeryüzünün imar edilmesinde, teknoloji ve sanat ürünleri gibi şeylerin yaratılmasında ise insanları vesile kılmıştır. İşte müzik te bunlar gibi Allah(c.c)'ın insanı vesile kılarak yarattığı nimetlerindendir. Bu nedenle diğer nimetlerde olduğu gibi müziğin de fıtrata uygun, faydalı ve güzel olanı tercih edilmelidir. Sanatçı ise, daima bu ihtiyacı karşılayacak nitelikte eserler üretme niyet ve gayreti içerisinde olmalıdır; aksi halde, yeteneğini Allah(c.c) yolunda kullanmadığı için kendisinin ve eserlerinin de yaratıcısı olan Allah(c.c)'a ihanet etmiş olur." diyen Tubay Fırat, sıla-i rahim niyetiyle doğum yeri olan Erzurum'un Pasinler(Hasankale) ilçesi için yapmış olduğu "Hasankale Şarkısı" haricinde bestelediği diğer tüm eserlerinde ilahi türünde sözler kullanmıştır.

TUBAY FIRAT KİMDİR?

Kendini daha çok şair, müzisyen ve bestekar kimliklerini öne çıkararak tanıtan Tubay Fırat, aynı zamanda aktif bir araştırmacı ve düşünür olarak blog yazarlığı da yapmaktadır. Kendisi 1967 yılında dört erkek kardeşin en küçüğü olarak Erzurum'da dünyaya geldi. Babasının adı İsmail, annesinin adı Nezihe’dir. Henüz üç yaşındayken babasını kaybetti. Evlatlarına kol kanat geren annesinin sergilediği fedakarlık babasının yokluğunu aratmasa da, babasını hiç hatırlayamamanın burukluğunu ömrü boyunca hissettiğini belirten Tubay fırat, Orta ve liseyi Erzurum'un Pasinler(Hasankale) ilçesinde okudu. Lise yıllarında bir süre hem okuyup, hem de profesyonel fotoğrafçılık yaptı. Daha sonra Erzurum'da İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini bitirerek yüksek tahsilini tamamladı. İstanbul'da vatani görevini yedek subay olarak yaptıktan sonra, Hava Kuvvetlerinin açtığı sınavı kazanarak 1992 de Türk Silahlı Kuvvetleri saflarına teğmen rütbesiyle katıldı. Başarılarla dolu geçen bir muvazzaflık sürecinin ardından, 2010 yılında kıdemli binbaşı rütbesindeyken kendi isteğiyle emekli oldu.

Çocukluk yıllarında kendisini kardeşten öte, bir baba gibi sevdiği en büyük abisi olan merhum Enis Fırat'tan hem profesyonel fotoğrafçılık ve sinemacılık, hem de bağlama çalmayı öğrenmiştir. İlkokul yıllarından itibaren hem zeki ve başarılı bir öğrenci oluşu, hem de resim yapma yeteneğiyle başta İbrahim Hakkı İlkokulu Müdürü merhum Kemal Kadıoğlu ve sınıf öğretmeni Abdülkadir Kızıler olmak üzere okuldaki tüm öğretmenlerin ilgisine mazhar olmuştur. Ortaokuldan sonra dersleri haricinde daha çok müzikle ilgilenen Tubay Fırat, ilerleyen yıllarda kendini geliştirerek bağlamayla birlikte elektro bağlama, flüt ve org gibi enstrümanları da kullanmaya başlamıştır. Lise yıllarından itibaren ise beste yapmaya, şarkı sözü ve şiir yazmaya başlamıştır.

Meraklı, sorgulayan, araştırmayı seven ve iyi bir gözlemci olan Tubay fırat; çocukluğundan itibaren masal, hikaye, roman gibi şeyler okumaktan ziyade fen bilimleri, astronomi, tıp, arkeoloji, elektrik ve elektronik gibi bilimsel ve teknolojik konulara daha çok ilgi duyan bir şahsiyettir. Kendisi içeriği müspet bilimle alakalı olmayan branşları ve bunlarla ilgili neşriyatı dinimizin yasakladığı "faydasız ilim" kapsamında görmektedir. En sevdiği meşgalesi, kainatın akıllara durgunluk veren o kusursuz ve muhteşem yaratılışı üzerinde düşünmektir. Bu şekilde mevcudattaki hikmeti, güzellik ve sanatı sezinleyerek Yüce Rabbi'ne olan özlemini gidermeye çalıştığını söyleyen Tubay Fırat'ın tebessüm ederek anlattığına göre, çocukluğunda evde deneyler yapar, bulduğu cihazları söküp anlamaya, parçalarından yararlanarak bir takım icatlar yapmaya çalışırmış. Öyle ki; bu nedenle bazen evdeki cihazları bozup, eşyalara zarar verdiği, evin ve hatta sokağın bile sigortalarını attırdığı olurmuş. Bu sebeple de aile büyüklerinden sıkca azar işitirmiş. Bu uğraşlarının ileride çok faydasını gördüğünü, örneğin evinde kullandığı araç ve gereçlerle ilgili arızaların çoğunu tamircilere gerek duymadan kendisinin tamir edebildiğini belirtmektedir.

Tubay Fırat, kırklı yaşlarından itibaren Kur’an’ı Kerim'i hayatının merkezine almasıyla birlikte din konusunda kendisini sorgulamaya başlamıştır. Bunun neticesinde kendi ifadesiyle geçmişteki dinle olan irtibatının sadece taklitten ibaret olduğunun, bu konudaki doğru sandığı birçok şeyin yanlış olduğunun, Allah(c.c) için yapılmayan her şeyin bir hiçten ibaret olduğunun farkına varmıştır. Böylece hayatının her alanında olduğu gibi sanata bakışını da değiştiren Tubay Fırat, müzik ve şiir hususunda Kur’an’daki mealen "Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna..." (Şuara/225-227) şeklindeki şairlerle ilgili ayetlerin gereği olarak, sadece ilahi tarzında eserler yapmaya karar vermiştir. Bu bağlamda yaptığı çok sayıda söz ve müziği kendisine ait besteleri bulunmaktadır. İlahi haricinde sadece doğum yeri olan Hasankale için, sıla-i rahim niyetiyle şarkı bestelemiştir.

Tubay Fırat, Kur’an’a göre Allah(c.c)'ın dinine yardımın (örneğin bkz. Furkan/52, Saf/14, Muhammed/7) ve iyiliği emredip kötülükten sakındırmanın (örneğin bkz. Bakara/143, Ali İmran/110, Tevbe/71, Taha/132, Hac/41, Lokman/17) farz olmasına rağmen bu görevlerin günümüzde göz ardı ediliyor olmasından büyük üzüntü duymaktadır. Allah(c.c)'ın Kur'an'da kainatı eğlence olsun diye yaratmadığını (bkz. Enbiya/16), cinleri ve insanları ancak kendine kulluk etsinler (bkz. Zariyat/56) diye yarattığını açık ve net bir şekilde haber verdiğini hatırlatan Tubay Fırat; bu ayetlerden yeryüzünde layıkıyla kulluk eden kalmadığında geçmiş kavimlerde olduğu gibi insanlığın helak edileceğini, Peygamber Efendimiz(s.a.v) son peygamber olduğundan son ümmetin helakının da kıyametle gerçekleşeceğini anlamak için alim olmaya gerek olmadığını söylemektedir.

Yine ona göre Allah(c.c)'ın dinine yardım ve iyiliği emredip, kötülükten sakındırma görevini ihmal eden özellikle biz günümüz müslümanlarının, kendi elleriyle insanlığın sonunu hazırladıklarının farkına varmaları gerekmektedir. Kendisinin bunu geç anlamasından ötürü pişmanlık duyduğunu belirten Tubay Fırat, geç de olsa Kur'an'da buyrulduğu gibi (bkz. Araf/164) hesap gününde Yüce Rabbi'ne bir mazeret sunabilmek adına; maddi hiçbir menfaat kabul etmeden halen başta “OKU” adlı site olmak üzere çok sayıda blog ve sosyal medya sitelerinde yayın yönetmeni ve editör olarak çalıştığını söylemektedir. Yine bu kapsamda kendisi blog tasarımı, yazılı ve görsel içerik üretimi ile de ilgilenmektedir.

Allah(c.c) gayretlerini katında kabul ve makbul eylesin; kendisine sağlıklı, sıhhatli, hayırlı uzun ömürler versin(Amin).

Tubay Fırat'ın Yayımlanmış Olan Eserleri:

  1. Gelin Birlik Olalım
  2. Kibir
  3. Kainat
  4. En Güzel Söz
  5. Kıyamet
  6. Salatu Selam
  7. Yalnızlık
  8. Tek Seni İster
  9. Vakit Geçmeden
10. Nasip Eyle
11. Dosta Nasihat
12. Utan
13. Namaz Kıl
14. Vuslat Arifesi

15. Hasankale Şarkısı

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: