Makam-ı Mahmud Nedir?

Makam-ı Mahmud övülmüş makam demektir. Kur'an'da şöyle buyurulmuştur: "(Ey Rasulüm!) Gecenin bir kısmında sana mahsus bir nâfile namazı kılmak üzere uyan. Belki böylece Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır." (İsrâ-79) Peygamberimiz(s.a.v) ise Makam-ı Mahmud için "Bu, ümmetime şefaat edeceğim makâmdır." demiştir (Tecrid, II/574) Bu makamda bütün halk Peygamberimizi över (Tecrid, XI/128). (İ.K.)

Ezandan sonra okunan duada geçen makam-ı mahmud da bu makamdır. Peygamberimiz(s.a.v) "Kim müezzinin ezanını işittiği zaman, "ey bu tam çağrının (ezanın) ve dünya durdukça duracak olan namazın Rabbi Allah'ım! Muhammed'e vesileyi (cennette özel bir makamı) ve fazileti ver, onu kendisine vadettiğin makam-ı mahmud'a eriştir" diye dua ederse, kıyamette şefaate müstahak olur." demiştir (Tirmizî, Salat, 175. No: 211; Ebû Dâvûd, Salat, 38).

Ebu Hureyre(r.a) rivayet etti. Resulullah (sav) buyurdular ki: "Her peygamberin müstecab (Allah`ın kabul edeceği) bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı ahirete bıraktım). Ona inşaallah, ümmetimin şirk koşmadan ölenleri nail olacaktır." (Buhari, Da\’avat 1, Tevhid 31; Müslim, İman 334, (198); Muvatta, Kur\’an 26, (1, 212); Tirmizi, Daavat)


Yine Ebu Hureyre (r.a)’ın bildirdiğine göre Peygamberimiz(s.a.v)' e: “Rabbinin seni Makam-ı Mahmud’a (övgüye değer bir makama) yükselteceği ümit edilir.” (İsra 79) ayetinde zikredilen makam-ı mahmuddan sual edildi. Resulüllah(s.a.v): "Bu şefaattir” diye cevap verdi. (Tirmizi, Tefsir 17 (nr.3136); Beyhaki, Şuabü’l-İman, nr 300)

  Başka bir hadis-i şerifte ise "Ey falan! Bize şefaat et, ey falan bize şefaat et diyecekler. Sonunda şefaat etme işi bana kalacak. İşte makam-ı Mahmud budur." (Buhari, Tefsir 11; zekat 52) buyurulmuştur.


Şefaat Nedir?

Şefâat, bir müminin günahlarının bağışlanması için Allah(c.c)'a dua edip yalvarmaktır. Müminin, ister hayatta olsun veya ister ölmüş olsun herhangi bir mümin kardeşinin günahlarının affı için duası, Allah(c.c) katında ona şefâati türündendir.

Örneğin dünyada iken Hz. Peygamber (s.a.v.)'in müminlere duası, onlara bir çeşit şefâatidir. O daha bu dünyada hayatta iken müminlere dua ederek şefâatta bulunmuştur. Nitekim Hz. Âişe Validemizin naklettiğine göre, Rasûlüllah (s.a.v.) çok defa geceleri yatağından kalkar, mü'min ölülere Allah'tan mağfiret istemek için "Bakîu'l-Ğarkad" mezarlığına giderdi (Müslim, Cenaiz, 35).

Sahihi Müslim ve Buhari'de Resûlüllah'ın şöyle bir buyuruğu yer almıştır:

"Ezan okuyan bir müezzinin ezanını duyduğunuz zaman, siz de müezzinle birlikte dediklerini tekrarlayın. Sonra da üzerime salât okuyun. Kim bana bir salât okursa, Allan ona on rahmet gönderir. Sonra Allah'tan benim için vesile isteyin. Vesile cennette bir mertebedir. Allah'ın kullarından bir kula nasib olacaktır. Ümit ediyorum ki ben o kul olayım. Kim Allah'tan benim için bir vesile isterse, kıyamette şefaatim ona helal olur" (Buhari, Ezan: 8; Müslim, Salat: 11; Ebu Davud, Salat: 36)

Ömer (r.a.) Umre haccı yapmak üzere Resûlüllah ile vedalaşırken, Resûlüllah (s.a.v) ona şöyle söylemişti:

"Ey kardeşim, beni de duadan unutma!" (Ebu Davud, Vitir: 23; Tirmizi, Deavat: 199; İbn Mace, Menasik: 5)

Anlaşılıyor ki, Allah(c.c)'ın Rasûlü (s.a.v) ümmetinden kendisi için dua etmesini istemiştir. Bir müminin diğer mümin kardeşi için yaptığı hayırlı dua, hem ona hem de kendisine fayda verir. Bununla ilgili bir hadiste Allah(c.c)'ın Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

"Bir insan yanında olmayan bir kardeşine hayırlı bir dua ederse, Cenab-ı Hak ona muhakkak bir melek tayin eder ve yanına arkadaş olarak koyar ki, her dua edişte o görevli melek "Amin, bir o kadar da senin için" der" (Müslim, Zikr: 87)

Başka bir hadisde ise şöyle buyurulmuştur:

"En çok kabul edilen dua, birbirinden uzak olan kişilerin birbirlerine ettiği duadır" (Buhari, Mezalim: 9; Müslim, Zikr: 88 Ebu Davud, Salat: 364; Tirmizi, Birr: 88)


"Ey Muhammed! Bil ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendi günahın için, hem de mümin erkekler ve mümin kadınlar için Allah'tan bağışlanma dile. Allah, sizin gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir." (Muhammed-19)

"Biz her peygamberi sırf, Allah’ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah’ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı." (Nisa-64)

Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” (Haşr-10)

“Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla.” (İbrahim-41)

Yüce Allah(c.c)'ın, Rasûlüne dünyadayken mümin erkekler ve mümin kadınların günahlarının affı için bizzat af dilemesini emrettiği, yine bir müslümanın hayattayken diğer müslümanlara gıyaben dua etmesinin ne kadar önemli olduğu, sunduğumuz Kur’an ayetleri ve Peygamber Efendimiz(s.a.v)'in hadislerinden açıkça anlaşılmaktadır.

Bütün bunlarla birlikte hesap günü, Kuran'da amel defterlerinde hiçbir değişikliğin ve alışverişin olmayacağına işaret eden ayetleri (Bkz. Bakara-123, İbrahim-31, İsra-13, Kehf-49, Yasin-12...) ve bu ayetlerle ilgili Peygamber Efendimiz(s.a.v)’in o gün en yakınlarına dahi faydası olamayacağını bildiren hadis-i şerifleri de dikkate aldığımızda ayet ve hadislerde bahsedilen şefâati, kulların gıyabında bağışlanmaları için dünyada yapılmış olan dualardan, Allah(c.c) katında kabul edilmiş olanların  hesap gününde muhataplara açıklanması şeklinde düşünebiliriz.

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

Cennet ve Cehennem Görevlileri

Bismillahirrahmanirrahim.

Nisa-97 "Melekler, kendilerine zulmettikleri bir durumda bulunurken canlarını aldıkları kimselere: «Siz ne iş yapmaktaydınız?» diyecekler. Onlar: «Biz yer yüzünde zayıf ve güçsüzdük» diye cevap verecekler. Melekler: «Allah'ın arzı geniş değil miydi, oraya hicret etseydiniz ya!» diyecekler. İşte bunların barınakları cehennemdir. Ona gidiş de ne kötü şeydir!"

Enam-93 "Allah'a karşı yalan uydurandan veya kendisine bir şey vahyedilmemişken 'Bana vahyolundu, Allah'ın indirdiği gibi ben de indireceğim' diyenden daha zalim kim olabilir? Bu zalimleri can çekişirlerken melekler ellerini uzatmış, 'Canlarınızı verin, bugün Allah'a karşı haksız yere söylediklerinizden, O'nun ayetlerine büyüklük taslamanızdan ötürü alçaltıcı azabla cezalandırılacaksınız' derken bir görsen!"

Enfal (50-51) "Melekler, inkar edenlerin yüzlerine ve sırtlarına vurarak, 'Yakıcı azabı tadın, bu, kendi ellerinizle yaptığınızın karşılığıdır' diyerek canlarını alırken bir görseydin! Yoksa Allah kullara asla zulmetmez."

Rad (22-24) "Onlar, Rablerinin rızasını dileyerek sabrederler, namazı kılarlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan, gizlice ve açıkça sarfederler; iyilik yaparak kötülüğü ortadan kaldırırlar; işte onlara bu dünyanın iyi sonucu, girecekleri Adn cennetleri vardır; babalarının, eşlerinin, çocuklarının iyi olanları da oraya girerler. Melekler her kapıdan yanlarına girip: 'Sabretmenize karşılık size selam olsun; burası dünyanın ne güzel bir sonucudur!' derler."

Müstehcen Görüntülere Bakmak Günah mıdır?

Bismillahirrahmanirrahim.

Enam-151 "De ki: Gelin, Rabbinizin size neyi haram ettiğini okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne ve babaya iyilik edin. Yoksulluk korkusuyla evlâdınızı öldürmeyin; sizi de, onları da rızıklandıran Biziz. Fuhşiyatın açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Allah'ın haram ettiği bir cana haksız yere kıymayın. Akıl edersiniz diye, Rabbiniz size işte bunları emretti."

Araf-33 De ki: «Rabbim, ancak açık, gizli bütün hayasızlıkları, her türlü günahı, haksız yere isyanı ve Allah'a, hiçbir zaman bir delil indirmediği herhangi birşeyi ortak koşmanızı ve Allah'a bilmediğiniz şeyler yakıştırmanızı yasakladı.»

İsra-32 "Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur."

Nur-30 "Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır."

Nur-31 "Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!"

Şüphesiz Allah (c.c) Doğruyu Söyledi.


Peygamber Efendimiz(s.a.v) Buyuruyorlar ki:

"Hiç şüphe yok ki, Allah, âdemoğlunun zinadan nasibini yazmıştır. Buna erişecektir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayağın zinası da yürümektir. Kalb ise heves eder, temenni eder. Tenasül uzvu bunu tasdik eder veya yalanlar." (Buharî, Kader 9, İstizan 12; Müslim, Kader 20, 21; Ebû Dâvûd, Nikâh 43)

“Ya Ali! (Harama karşı) bakışa bakış ekleme. Birincisi senin için (vebal yoktur; ama) ikincisi aleyhinedir.” (Tirmizi, Edeb 28)

“Eller de zina eder, onların zinası tutmaktır. Ayaklar da zina eder, onların zinası yürümektir. Ağız da zina eder, onların zinası da öpmektir. Kulaklar da zina eder, onların zinası da dinlemektir.” (Müslim, Kader 21)

"Bir kadın, diğer bir kadını sanki görüyormuş gibi kocasına anlatmasın." (Buhari, Nikâh, VI/160; Ebu Dâvud, Nikâh, 2150; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/380; Teyalisi, Müsned, 35; Deylemi, Müsnedül Firdevs, 7822)

OKU

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: