HÜKÜM VERMEK

Kur'an'da mealen; "Ey iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer Kur'an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. (Açıklanmadığına göre) Allah onları affetmiştir. (Siz sorup da başınıza iş çıkarmayın). Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir. Sizden önceki insanlar da böyle sorular sormuş ve sonuçta onları inkar etmişlerdi." (Maide 101-102) buyrulmuştur. Kur'an'ın sükut ettiği konularda, fetva veya içtihat gibi herhangi bir hüküm arayışına gerek olmadığını net bir şekilde ortaya koyan Bu ayette; "De ki: "Allah'a dininizi mi öğretiyorsunuz?..." (Hucurat-16) ayetinde vurgulandığı gibi, eski kavimlerden bazılarının adeta dini yetersiz ve eksik bularak peygamberlerine bu tür şeyler sorduklarından; sonra o şeyler ile mükellef olunca da onları terk ederek kafir olduklarından söz edilmektedir. Hiç şüphe yok ki; tarih boyunca insanları dinde yeni arayışlara sevk eden bu dürtünün arkasında, "...Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım..." (Nisa-119) diyen vesveseci sinsi şeytanın hile ve tuzağı vardır.

Kur'an'da birçok ayette alim veya cahil ayrımı yapılmaksızın, defalarca imanın akılla sorgulanması emredildiği halde; dinde kendilerini otorite gören fıkıhcılar, her insanın düşünme kabiliyetinin yeterli olmayabileceğini savunmuşlardır. Sonra da dini anlama ve öğrenme konusunda kendi belirledikleri kriterlere göre, insanları alimler ve avam diye iki farklı başlık altında kategorize etmişlerdir. İnsanlara Kur'an'ı anlamaları ve sorgulayarak iman etmeleri hususunda yardımcı olmak yerine; kendilerine bir alim seçip, onun paket halinde sundukları görüşleriyle amel etmelerini yeterli görmüşlerdir. İnsanları uyuşturup, sürüleştiren bu körü körüne taklitçilik; İslam dünyasının geri kalmışlığının temel sebebi olmuştur. Bu hastalıklı zihniyet, dönemin İslam devletlerinin işleyişine de sirayet etmiştir. Yöneticiler Kur'an'ın sükut ettiği meselelerle ilgili, Allah(c.c)'ın sınırlarını gözeterek aklın ve bilimin ışığında özgürce çözümler üretmek yerine; yetkilerini fetva makamlarının sınırlarını çizdikleri dar alanlara mahkum etmişlerdir.

Eski müfessirlerden bazıları, daha da ileri giderek Allah(c.c)'ın "Dininizi tamamladım" (bkz. Maide-3), "Kur'an'da çelişki yoktur" (bkz. Nisa-82) diye buyurmuş olmasına rağmen, kendi anlayışlarıyla örtüşmeyen bazı ayetler arasında çelişki olduğunu dahi iddia etmişlerdir. Daha sonra bu iddiadan yola çıkarak; "nasih ve mensuh" diye kavramlaşan kendi uydurdukları bir varsayıma dayanarak, bir kısım Kuran ayetlerinin diğer bazı Kuran ayetlerini iptal ettiklerini ileri sürmüşlerdir. Öyle ki; adeta birbiriyle yarışırcasına, hükmü kaldırılan ayet sayısını 500 e kadar çıkaran İslam bilginleri dahi olmuştur. Bundan daha vahimi ise, hadislerin bile Kur'an’ın ayetlerini iptal edebileceğini savunanlar bile olmuştur. Böylece din, kendi görüşlerine göre hangi ayetlerin nasih, hangi ayetlerin mensuh olduğunu belirleyebilen fıkıh alimlerinin insaflarına terk edilmiştir. Önceki ümmetlerin kitaplarını tahrif ettikleri gibi; Kur'an'ın da ayetlerinin hükümsüz bırakılması suretiyle, dolaylı olarak tahrifine kapı aralamak isteyenleri Allah(c.c) şöyle uyarmaktadır; "Ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara gelince, işte onlar Hakk'ın huzuruna azap içinde getirileceklerdir." (Sebe-38) "Ayetlerimizi geçersiz kılmak için çaba gösterenler var ya, işte onlar cehennemliklerdir." (Hac-51)

Allah(c.c) Kur'an'da "Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?" Beled (8-10), "Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verene, Sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki, Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir, Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir." Şems (7-10) buyurmuştur. Bu ayetlerin tefsiri niteliğindeki bazı hadisi şeriflerde ise, "Müftüler sana fetva verse de sen yine kalbine danış, fetvanı kalbinden al." (Müsned, I, 194), "Seni işkillendiren şeyi bırak işkillendirmeyene geç. Çünkü doğruluk iç huzuru verir, yalan da şüphe ve tereddüt doğurur." (Tirmizi, Kıyamet 60) denmiştir. Bu ayetler ve bu ayetleri açıklayan hadislerden Allah(c.c)'ın insanın fıtratına doğruyu ve yanlışı, iyiliği ve kötülüğü, günahı ve sevabı bilme; bunlar arasında tercihte bulunup, hüküm verme gücü ve özgürlüğü verdiği anlaşılmaktadır. Tecrübelerle de sabittir ki; kötülük gönlü tırmalayıp bulandıran, iyilik ise huzur verip gönlü yatıştıran şeylerdir. Bu nedenle mümin kişinin; Kur'an'ın sükut ettiği şeyleri yapıp veya yapmama konusunda tereddüde düşmesi halinde, aradığı cevabı bulmak için kalbine (vicdanına) danışması yeterli olacaktır.

Sonuç olarak her Müslüman, dini yükümlülükleri Kur'an'da emredilen şekliyle, Peygamber Efendimiz(s.a.v)'in örnekliğini esas alarak yerine getirmeye çalışmalıdır; kendi anlayışını ve içinde yaşadığı toplumun geleneklerini dine yamamaya kalkışmamalıdır. Kural olarak hakkında yasaklayıcı hiçbir delil bulunmayan fiiller mubah ve helal kabul edilir. Bir fiilin helal kabul edilmesi için dini kaynaklarda bu yönde bir açıklama bulunması veya içtihat yapılması gerekli değildir. Çünkü "eşyada aslolan mubahlıktır." Kur’an-ı Kerim Allah(c.c)’ın kulları için serbest bıraktığı, helal kıldığı nimetlerin ve güzelliklerin din adına herhangi bir haklı gerekçeye dayanmadan, haram sayılmasını yasaklamış (bkz. Araf/32); ayrıca bizzat Hz.Peygamber’e hitap ederek, Allah(c.c)’ın helal kıldığı şeyleri kendisine haram kılmamasını emretmiştir (bkz. Tahrim/1). Buna göre ölçüsüz dindarlık duygusu gibi iyi niyetli de olsa; dinin izin verdiği alan içerisinde kalan uğraş, tutum ve davranışları veya yiyecek, içecek ve giyecek gibi nesneleri haram, sakıncalı ve günah olarak nitelendirmekten kaçınılmalıdır.

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.

İslam'ın kolaylık dini olduğuna, vahyin tamamlanıp Peygamberimiz(s.a.v)'in vefatıyla birlikte dinin tamamlandığına ve bundan sonra belirlenmiş olan emir ve yasaklara herhangi bir ilave yapılamayacağına vurgu yapan ayetlerden bazıları mealen şöyledir:

Bismillahirrahmanirrahim.

Bakara-185 "...Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez...."


Bakara-286 "Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez..."

Nisa-28 "Allah, sizden (yükümlülükleri) hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır."

Maide-3 "...Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslamı seçtim..."

Maide-6 "...Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez..."

Maide-87 "Ey müminler Allahın size helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri haram kılmayın. Aşırı gitmeyin. Allah aşırı gidenleri sevmez."

Maide-101 "Ey iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer Kur'an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. (Açıklanmadığına göre) Allah onları affetmiştir. (Siz sorup da başınıza iş çıkarmayın)..."

Araf-32 "De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz."

Araf-157 "...(O peygamber) onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten yasaklar; hem onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri ise üzerlerine haram kılar; hem onların ağırlıklarını (ağır mükellefiyetlerini) ve üzerlerinde olan zincirleri (tatbiki zor hükümleri) indirir..."

Araf-199 "Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir."

Yunus-59 "De ki: Allah'ın size gönderdiği, sizin de bazılarını haram, bazılarını da helal kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz? De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"

Hud (1-2) "Elif Lam Ra. Bu Kur’an; ayetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."

Nahl-116 " Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, Şu helaldir, Şu haramdır demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler."

Hac-78 "...O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi..."

Tegabun-16 "Allah'a karşı gelmekten gücünüzün yettiği kadar sakının..."

Tahrim-1 "Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helal kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."

Şüphesiz Allah (c.c) Doğruyu Söyledi.

Konuyla ilgili yukarıdaki ayetleri açıklayıcı nitelikte olan hadislerden bazıları ise şöyledir:

Enes(r.a) şöyle dedi:

Resulullah(s.a.v) şöyle buyurdu: "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın ve müjdeleyin." Bir rivayette de: "...Isındırın, nefret ettirmeyin..." buyrulmuştur (Buhari, İlm 12, Edeb 80; Müslim, Cihad 6, 7, 1732-1733).

Talha İbni Ubeydullah(r.a) şöyle dedi:

Hz. Peygamber (sav)'a Necid ahalisinden bir adam geldi. Saçları karışıktı. Kulağımıza sesinin mırıltısı geliyordu, ancak ne dediğini anlayamıyorduk. Hz.Peygamber(s.a.v)'e iyice yaklaşınca gördük ki, İslam'dan soruyormuş. Hz.Peygamber(s.a.v): "Gece ve gündüzde beş vakit namaz" demişti ki adam tekrar sordu: "Bu beş dışında bir borcum var mı?" Hz.Peygamber(s.a.v): "Hayır ancak istersen nafile kılarsın" dedi. Hz.Peygamber(s.a.v): "Ramazan orucu da var" deyince adam: "Bunun dışında oruç var mı?" diye sordu. Hz.Peygamber(s.a.v): "Hayır! Ancak dilersen nafile tutarsın" dedi. Hz.Peygamber(s.a.v) ona zekatı hatırlattı. Adam: "Zekat dışında borcum var mı?" dedi. Hz.Peygamber(s.a.v): "Hayır, ama nafile verirsen o başka!" dedi. Adam geri döndü ve gider ayak: "Bunlara ilave yapmayacağım gibi noksan da tutmayacağım" dedi. Hz.Peygamber(s.a.v) de: "Sözünde durursa kurtuluşa ermiştir" buyurdu; veya "Sözünde durursa cennetliktir" buyurdu. Ebu Davud'da. "Kasem olsun kurtuluşa erer, yeter ki sözünde dursun" şeklinde te'kidli olarak gelmiştir. (Buhari, İman 34; Müslim, İman 8, 11; Nesai, Sıyam, 1, 4, 120; Ebu Davud, Salat 1, 391; Muvatta, Kasru's-Salat fi's Sefer 94, 1, 175)

İbn Abbas(r.a) şöyle dedi:

Resulullah(s.a.v), Akabe (taşlaması) sabahı bineğinin üzerindeyken: "Bana (taş) toplayıver!" dedi. Ben de (şehadet ve baş parmaklarla atılabilecek büyüklükte) ufak taşlardan onun için topladım. Avucuna koyduğum sırada: "İşte bunlar gibi. Dinde aşırılıktan sakının. Sizden öncekileri dinde aşırılıkları helak etmiştir" (Nesai, Hacc, 217, 5, 268).

Aişe(r.a) şöyle dedi:

"Resulullah(s.a.v) iki iş arasında muhayyer bırakılırsa, mutlaka en kolayını tercih ederdi. Yeter ki bu günah olmasın. Eğer bir iş günah idiyse, günaha karşı insanın en uzak duranı idi. Aleyhissalatu vesselam kendisi için hiç intikam aramadı. Ama Allah'ın bir haramı ihlal edilince o zaman Allah için intikam alırdı" (Buhari, Menakıb 234, Edeb 80, Hudud 10, 42; Müslim, Fezail 77, 2327; Muvatta, Husnü'l-Hulk 2, 2, 903; Ebu Davud, Edeb 5, 4785).

Aişe(r.a) başka bir rivayetinde şöyle dedi:

Hz. Peygamber (sav)'ın bir hasırı vardı, geceleri perde yapıp gerisinde namaz kılardı, gündüzleri de yayıp üzerine otururdu. Halk da Resulullah(s.a.v)'ın yanına dönüp (gelip) aynen onun gibi namaz kılmaya başladılar. Sayı gittikçe arttı. Bunun üzerine Resulullah(s.a.v) onlara yönelerek şunu söyledi:

"Ey insanlar, takat getireceğiniz işleri yapın. Zira siz (dua etmekten) usanmadıkça Allah da sevap yazmaktan usanmaz. Allah'a en hoş gelen amel, az da olsa devamlı olanıdır."

Ravi der ki: Muhammed(s.a.v)'in ailesi bir iş yapınca onu sabit kılardı (artık terk etmez devamlı yapardı) (Buhari, İman 16-29, Ezan 81, Rikak 18; Müslim, Salat 283, 782; Muvatta, Salatu'l-Leyl 4, 1, 118; Nesai, Kıyamu'l-Leyl 1, 3, 218; Ebu Davud, Salat 317, 1368).

Yukarıdaki hadisle ilgili olarak Buhari'nin Ebu Hüreyre(r.a)'dan yaptığı bir rivayette:

"Orta yolu tutun, güzele yakın olanı arayın. Sabah vaktinde, akşam vaktinde, bir miktar da gecenin son kısmında yürüyün (ibadet edin); ağır ağır hedefe varabilirsiniz. Unutmayın ki sizden hiç kimseye, yaptığı amel cenneti kazandırmayacaktır" buyurdu. "Sen de mi (amelinle cennete gidemiyeceksin) ey Allah'ın Resulü?" dediler. "Evet, ben de", dedi, "Allah affı ve rahmeti ile muamele etmezse ben de!" (Buhari, Rikak 18).

Yukarıdaki hadisle ilgili olarak Buhari ve Nesai'de gelen bir başka rivayette:

"Bu din kolaylıktır. Kimse (aşırı gayretle) dini geçmeye çalışmasın, (başa çıkamaz, yine de yapamadığı eksiklikleri kalır ve) galibiyet dinde kalır" buyrulmuştur (Buhari, İman 29).

Yine Peygamberimiz(s.a.v)'e atfedilen konuyla ilgili diğer bazı rivayetler ise şöyledir;

"Bilerek bana yalan isnat eden cehennemdeki yerini hazırlasın." (Buhari, İlim, 38)

"Helal, Allah Teala hazretlerinin kitabında helal kıldığı şeydir. Haram da Allah Teala Hazretlerinin kitabında haram kıldığı şeydir. Hakkında sükut ettiği şey ise affedilmiştir. Onun hakkında sual külfetine girmeyiniz." (Rezin tahric etmiştir. Tirmizi, Libas 6, 1726; İbnu Mace, Et'ime 60, 3367).

"Din kolaylıktır. Vasattan ayrılıp aşırı gideni din mağlup eder." (Nesai)

"İfrat ve tefritten uzak dur, vasatı tercih et; çünkü işlerin en hayırlısı orta olanıdır." (Beyheki)

"Şüphesiz ki sözlerin en hayırlısı Allahın kitabı (Kur’an)dır. Yolun en hayırlısı Muhammed’in (s.a.v.) yoludur. İşlerin en şerlisi sonradan uydurulan (Bidatlar) dır. Her bidat ise sapıklıktır." (S.Müslim Cuma 42)


Peygamber Efendimiz(s.a.v), Muaz b. Cebel'i Yemen'e vali olarak gönderirken Muaz'a;

"Sana halli için herhangi bir dava getirildiği zaman nasıl ve neye göre hüküm verirsin?" diye sordu.

Hz. Muaz; "Allah'ın kitabındaki hükümlerle hüküm veririm." dedi.

Peygamber Efendimiz(s.a.v); "Eğer Allah'ın kitabında onunla ilgili bir hüküm bulamazsan neye göre hüküm verirsin?" diye sordu.

Hz. Muaz; "Resulullahın sünnetine göre hüküm veririm." dedi.

Peygamber Efendimiz(s.a.v) bu sefer; "Resulullahın sünnetinde de onunla ilgili bir hüküm bulamazsan, ne yaparsın?" diye sordu.

Hz. Muaz, "O zaman, kendi görüşüme göre içtihat eder, hüküm veririm." dedi.

Peygamber Efendimiz(s.a.v) bundan son derece memnun oldu. Bu memnuniyetini şöyle ifade etti; "Allah'a hamdolsun ki, Resulullahın elçisini, Resulullahın razı olduğu şeye muvaffak kıldı." (Tabakat, 3:584; Müsned, 5:230; ibn-i Kesir, Sire, 4:199.)

Kaynak:
Kur'an-ı Kerim, Sünnet (tevatür yoluyla günümüze kadar taşınmış, Ümmetin malumu olan Peygamberimiz(s.a.v)'in uygulamaları), Sünnet'i teyit eden ve Kur'an'la çelişmeyen mütevatir hadisler ışığında hazırlanmıştır.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: