ZEKAT

Zekatın kelime anlamı "artma, çoğalma, arıtma ve berekettir". "Doğru söylemek, sözünü tutmak" anlamına gelen sıdk kökünden alınmış olan ve Kur'an ve Sünnet'te zekat anlamında da kullanılmış olan sadaka kelimesi, daha sonraki devirlerde gönüllü mali ödemeler için kullanılmaya başlanmıştır. Allah(c.c)'ın emri olan zekat İslamın beş rüknünden birisi olup, mal ile yapılan bir ibadettir. Hicretin ikinci senesinde farz kılınmıştır. Zekat, Kur'an-ı Kerim`de daima namazla birlikte zikredilmiştir. Bu husus namazla zekat arasındaki kuvvetli bağlılığa, kişinin Müslümanlığının ancak bu ikisini eda etmekle olgunluk derecesine ereceğine bir delildir. Namaz bedeni, zekat ise mali bir ibadettir. İkisine hakim olan ruh Allah(c.c)'a yaklaşmak ve onun rızasını kazanmaktır.

Zekat hususunda İbni Ömer(r.a) dan rivayet edildiğine göre Resulullah(s.a.v) şöyle buyurdu:

"İslam dini beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, hacca gitmek ve ramazan orucunu tutmak." (Buhari, İman 1, 2; Tefsiri Sure (2), 30; Müslim, İman 19–22)

Nisap miktarına ulaşan altın ve ticari mallarda zekatın kırkta bir olduğu hususunda Peygamberimiz(s.a.v)'in ve sahabelerin beyanları vardır. Altın ve gümüşte farz olan zekat miktarı 1/40, (kırkta bir) yani yüzde iki buçuk (%2,5)'tur. Kişi iki yüz dirhem paraya sahip olunca ve bu paranın üzerinden bir yıl geçince bundan beş dirhem zekat vermek gerekir. Yirmi miskalde ise yarım dirhem gerekir.

Bu görüşün dayandığı delil, bu konuda sabit olan hadislerdir. Bunlardan biri Hz Peygamber(s.a.v)'in Hz. Ali(r.a)'a söylediği şu hadistir:

"Senin iki yüz dirhemin olduğu ve üzerinden bir yıl geçtiği zaman, bundan beş dirhem zekat vermen gerekir. Yirmi dinar oluncaya kadar da altın paradan sana bir şey lazım gelmez. Yirmi dinarın olduğu ve üzerinden bir yıl geçtiği zaman bu paradan yarım dinar zekat vermen gerekir." ( Ebu Davud ve Beyhaki rivayet etmişlerdir. Neylül Evtar, IV, 138.)


Yine Peygamber Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Altın üzerinden yirmi miskalden azından zekat yoktur, gümüş üzerinden iki yüz dirhemden azından zekat yoktur." ( Ebu Ubeyd rivayet etmiştir.)


"Her kırk dirhemden bir dirhem paranızın zekatını verin. İki yüze tamamlanıncaya kadar size bir şey vermek gerekmez. Para iki yüz dirhem olunca bundan beş dirhem zekat vermek gerekir. Fazlası bu hesaba göre zekata tabidir." (Darekutni ile Esrem rivayet etmiştir. Ebu Davud Hz Aliden rivayet etmiştir. Hz. Ali ile İbn Ömer'den rivayet edilmiştir.)

Hadis kitaplarının ittifak halinde Ebu Sad el-Hudri'den rivayet ettikleri başka bir hadiste ise;

Hz. Peygamber 5 ukiyeden (=200 dirhem) az olan gümüşte zekat yükümlülüğünün olmadığını (Buhari, “Zekat”, 32); ayrıca başka bir rivayette de gerek para, gerekse külçe halindeki gümüşün 1/40 (% 2.5) nisbetinde zekata tabi olduğunu bildirmiştir (Buhari, “Zekat”, 38). Böylece Hz. Peygamber tarafından gümüşün zekat nisabı 200 dirhem, nisbeti de 1/40 (% 2.5) olarak tayin edilmiştir.

Gümüşün nisap ve nispetlerini bildiren hadisler kadar meşhur olmamakla birlikte, hadis mecmualarında altının nisap ve nispetini bildiren hadisler de yer almaktadır;

Hz. Ömer ve Hz. Ali'nin her 20 dinar altından 1/2 dinar zekat aldığı rivayet edilir (Ebu Ubeyd, Emval, nr. 1107, 1167).

Tüm bu bilgi ve rivayetleri esas alınarak gümüşün zekat nisabının 200 dirhem, altının zekat nisabının 20 miskal, her ikisinin de zekat nispetlerinin 1/40 (% 2.5) olduğunda görüş birliğine varılmıştır.

Zekat Kimlere Farzdır?

Zekat, Müslüman, erginlik çağına gelmiş, akıllı, hür ve tabii ihtiyaçlarından fazla artıcı vasıftaki nisap miktarı mala tam bir mülkiyetle malik olan ve bu malik oluşunun üzerinden bir ay yılı geçen kimselere farzdır. Bu farzın sahih olarak ödenebilmesi için de ehline verilmesi ve verilirken de niyet edilmesi gerekir.


Asli İhtiyaç:

Oturulan ev, giyim eşyası, binek arabası, ticaret için olmayan kitaplar, sanatın icrası için gerekli aletler ve ailenin bir yıllık nafakasıdır.

Nisap:

Dinimizin koyduğu bir zenginlik ölçüsüdür. Bu ölçüye göre: Asli ihtiyacından başka 80,18 gram altını, 561,2 gram gümüşü veya bu miktarlar karşılığı parası veya ticaret malı bulunan, kırk koyun veya keçiye, otuz sığıra veya beş deveye sahip olan Müslümanlar "Nisap Miktarı" mala sahip olmuş sayılırlar. Toprak ürünlerinin azı da çoğu da zekata tabidir. Toprak ürünlerinin zekatında nisap aranmaz. Asli ihtiyaçtan başka bu miktarlarda mala sahip olduktan sonra tam bir yıl geçince zekat farz olur.

Peygamber Efendimiz(s.a.v), "Üzerinden bir (kameri) yıl geçmedikçe, o malda zekat yoktur" (İbn Mace, “Zekât”, 5) buyurmuştur. Bu şarta tabi olanlar para, ticaret malları ve hayvanlardır. Toprak ürünlerinin zekatı hasat mevsimi ödeneceğinden onlarda bu şart bahis konusu değildir. Madenlerin ve definelerin zekatı ise elde edildikleri zaman ödenir; bunların üzerinden bir sene geçme şartı aranmaz.

Ticaret Mallarının Zekatı

Ticaret malları, sene içinde kendi cinsleri veya başka bir malla değiştirilirse "üzerinden bir yıllık sürenin geçmesi" şartı kesilmiş olmaz. Tüccar sene sonunda sahip olduğu mallarının değerini hesaplar, buna mevcut parasını ve alacaklarını ilave eder. Bulduğu toplam değerin 1/40'ını (% 2.5) zekat olarak verir.

Ticaret mallarının zekatı mal olarak verilebileceği gibi bu malın tutarı para olarak da ödenebilir. Zekatın mal olarak verilmesi halinde; hangi mal zekata tabi ise zekatın o maldan çıkarılıp verilmesi gerekir. Bu iki seçenek kolaylık teşkil etmekte olup, mükellef durumuna göre bu iki şekilden birini tercih edebilir. Fakat gerek malın para cinsinden değerini belirlerken, gerekse mal olarak ödeme yaparken ortalama kalitenin altına düşmemeye özen gösterilmelidir.

Toprak Ürünlerinin Zekatı

"...sizin için yerden çıkardıklarımızdan infak edin..." (Bakara/267) emrinin, topraktan çıkarılan ürünlerden zekat veriniz anlamına geldiği kabul edilmiştir. Ayrıca yine Müslümanlara "hasat günü mahsullerinin haklarını vermeleri" (Enam/141) emredilmiştir. Bu ayette zikredilen "hak" tabirinin de çoğunluğun görüşüne göre toprak ürünlerinden alınması gereken zekat olduğu kabul edilmiştir.

Hz.Peygamber'in toprak ürünlerinin zekatı ile ilgili aşağıdaki şu hadisi hemen bütün hadis kitaplarında zikredilir: 

"Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde öşür (1/10), kova (el emeği) ile sulananlarda nısf öşür (1/20) vardır" (Buhari, “Zekat”, 55).

Bu hadis toprak mahsullerinden ne nispette zekat alınacağını göstermektedir. İşte bu nispetten doğan ve onda bir anlamına gelen öşür (uşr) terimi, "toprak ürünlerinden alınan zekat" anlamında kullanılmıştır. Buna göre toprak ürünlerinin zekatı toprağın sulama tekniğine göre belirlenmektedir. Toprak emek sarfedilmeden yağmur, nehir, dere, ırmak ve bunların kanalları ile sulanıyorsa zekat olarak mahsulün 1/10'u; kova, dolap, motor veya ücretle alınan su ile sulanıyorsa 1/20'si verilecektir.

Eğer arazi hem yağmur veya nehir sularıyla hem de motor ve kova gibi emekle elde edilen su ile sulanıyorsa, hangisi ile daha çok sulanmış ise ona itibar edilir. Burada emek ve masrafla üretilen zirai mahsulden daha düşük vergi alındığı ve böylece vergilendirmede mükellefler arasında bir denge sağlandığı söylenebilir.

Toprak ürünlerinin zekatı (öşür), hububatta harman vaktinde, meyvelerde ise toplandıktan sonra verilir. Zirai mahsullerin zekatı sahiplerinin vefat etmeleri ile düşmez, varislerinden alınır. Aynı şekilde bu arazi vakfedilirse yine öşrü sakıt olmaz. Toprak ürünlerinin zekata tabi olabilmeleri için üzerlerinden bir yılın geçmesi şart değildir. Bir sene içinde kaç defa mahsul alınırsa her defasında zekat verilmesi gerekir. Öşür yükümlülüğü için akıl ve buluğ şartı aranmaz. Mal sahibi çocuk veya akıl hastası ise veli ve vasileri onlar adına zekatlarını vermekle mükelleftir.

Hayvanların Zekatı

Kur'an'da hayvanların zekata tabi olduklarına açıkça temas eden herhangi bir ayete rastlanmaz. Bununla beraber "Onların mallarından sadaka (zekat) al..." (Tevbe/103) emrinin hayvanları da içine aldığı düşünülebilir. Çünkü hayvanlar özellikle göçebe toplumlarda belki de en önemli geçim ve zenginlik aracıdır. Çölde yaşayan Araplar arasında "mal" kelimesinin hayvan anlamına kullanılması bu sebepledir.

Hz.Peygamber'in hadislerinde, diğer zekat malları gibi hayvanlar da tafsilatlı bir şekilde ele alınmıştır. Kaynakların ittifakla haber verdiğine göre Hz.Peygamber zekata tabi olan mallarla onların nisap ve nispetlerini gösteren uzun bir vergi tarifesi kaleme aldırmış, fakat onu gereken yerlere gönderemeden vefat etmiştir. Bu vergi tarifesi Hz.Ebu Bekir ve Hz.Ömer devirlerinde uygulamaya konmuştur (Buhari, “Zekat”, 37).

Bu tarifname (mektup) ve konu ile ilgili diğer hadisler birlikte değerlendirildiğinde, hayvanların zekatı hususunda şu sonuçlara varılır:

⦁ Hz. Peygamber sahabe ve tabiin devirlerinde hayvanlardan deve, sığır ve koyun zekata tabi tutulmuştur.

⦁ Devenin nisabı 5 deve, koyunun nisabı 40 koyun, sığırın nisabı da 30 sığır olarak tespit edilmiştir. Ayrıca keçilerin koyun, mandaların da sığır nisap ve nispetleri içinde zekata tabi olacakları hususunda görüş birliği vardır.

⦁ Hz. Peygamber'in mektubunda zekata tabi olacak koyunların "saime" olmaları gerektiği belirtilmiştir. Saime, senenin çoğunu meralarda otlayarak geçiren hayvanlara denilmektedir. Bunun karşılığı olarak yemle beslenen hayvanlara "malufe", ziraat, nakliyat gibi işlerde kullanılan hayvanlara da "amile" adı verilmektedir.

Buna göre zekata tabi hayvanların; senenin çoğunu otlaklarda otlayarak geçiren hayvanlar olmaları, besi hayvanı olmamaları. Ziraat, nakliyat ve benzeri işlerde kullanılan (amile) hayvanlardan olmamaları gerekmektedir. Hayvanların zekata tabi olabilmeleri için bu iki şartın aranmasında ittifak edilmiştir.

⦁ Develerin Zekatı

Hz. Peygamber'in hadislerinde develerin zekat nispetleri şöyle gösterilmiştir (Buhari, “Zekat”, 37-38):

5’ten        9’a kadar 1 adet koyun

10’dan   14’e   "       2   "        " 

15’ten    19’a   "       3   "        "

20’den   24’e   "       4   "        "

25’ten    35’e   "       1   "   iki yaşında dişi deve

36’dan   45’e   "       1   "   üç yaşında dişi deve

46’dan   60’a   "       1   "   dört yaşında dişi deve

61’den   75’e   "       1   "   beş yaşında dişi deve

76’dan   90’a   "       2   "   üç yaşında dişi deve

91’den 120’ye "       2   "   beş yaşında dişi deve 

Bu cetvel, Hz. Peygamber ve Hulefa-yi Raşidin’den gelen uygulama örneklerine dayandığı için bu konuda bir görüş farklılığı yoktur. Deve miktarının bundan fazla olması halinde 121 nci deveden sonra tekrar baştan başlanır ve ödenecek zekat ilkinde olduğu gibi hesap edilir.

⦁ Koyunların Zekatı

Hz. Peygamber'in hadislerinde koyun nispetleri ve bu nispetlerde ödenecek zekat miktarı aşağıdaki şekilde gösterilmiştir (Buhari, “Zekat”, 38):

    1’den   39’a   kadar (zekattan muaf)

  40’tan 120’ye     "               1 koyun

121’den 200’e      "               2    "

200’den 399’a      "               3    "

400’den 500’e      "               4   "

⦁ Sığırların Zekatı

Saime olan sığırlarda zekat nisabı 30 sığır olup, bundan azı için zekat gerekmez. 30 sığırdan 40 sığıra kadar, zekat olarak iki yaşına basmış erkek veya dişi bir buzağı verilir. 40 sığırdan 60 sığıra kadar, üç yaşına girmiş erkek veya dişi bir dana verilir. Tam 60 sığır olunca, birer yaşını bitirmiş iki buzağı verilir. Sonra her otuz sığırda bir buzağı ve her 40 sığırda bir dana verilmek suretiyle hesap edilir. Zekat verme bakımından sığır ile manda arasında fark yoktur ve bunlar bir cins sayılır. Bir kimsenin 20 inek ve 10 mandası varsa, 30 sığırlık zekat nisabına sahip olmuş kabul edilir.

Zekât Kimlere Verilir?

Zekatın verileceği yerler, 8 sınıf olup şu ayet-i kerimede açıklanmaktadır:


"Zekatlar, Allah tarafından farz kılınmış olarak yalnız fakirler, miskinler, zekat toplama işinde çalışanlar, kalpleri İslam`a ısındırılmak istenenler, köleler, borçlular, Allah yolunda bulunanlarla, yolcuların (hakkı) dır. Allah Alimdir, hikmet sahibidir." (Tevbe/60)

1) Fakirler: Dini ölçülere göre zengin sayılmayan, nisap miktarı mali olmayan kimselerdir.


2) Yoksullar: Hiçbir şeyi olmayanlar.

3) Zekat Memurları: Zekat memurunun zengin olması zekattan hisse almasına engel değildir.

4) Kalpleri İslam`a ısındırılmak istenenler (müellefe-i kulub): Alimlerin çoğunluğuna göre, müellefe-i kuluba ihtiyaç anında günümüzde de zekat verilebilir.

5) Köleler: Efendisiyle hürriyetine kavuşmak üzere anlaşan köleler de, kendilerine zekat
verilmesi gereken gruplardan birisidir. Bu da dinimizin insanların kölelikten kurtulması için gösterdiği gayretlerden birisidir.

6) Borçlular: Borcundan fazla nisap miktarı mala sahip olmayanlar.


7) Allah Yolundakiler: Bunlar cihad veya hac için yola çıkıp parasız kalanlar ile işini gücünü birakıp kendisini ilme vermiş olan kimselerdir.

8) Yolcular: Memleketinde malı olduğu halde yolda parasız kalan, elinde bir şey bulunmayan kimselerdir. (Bunlara memleketlerine varacak kadar zekat verilebilir.)

Zekatın öncelikle fakir olan yakın akrabaya, komşulara, hemşehrilere verilmesi daha sevaptır.

Zekat Kimlere Verilmez?

1) Usul ve Furua zekat verilemez. Yani bir insan; dünyaya gelmesine aracı olan baba, anne, dede, nine gibi soy kökünden olanlara ve oğul, kız, torun gibi dünyaya gelmelerine aracı olduğu kendi sulbundan (neslinden) gelen kişilere zekat veremez. Çünkü, bu derece birbirine yakın olan kişiler içerisinde muhtaç olanlar olursa, kişinin onlara bakması dini bir görevdir.Bu görevi yaparken yapılan harcamalar zekata sayılamaz.

2) Zenginlere,

3) Müslüman olmayanlara,

5) Karı-koca birbirlerine,

Zekat vermenin bir zamanı var mıdır?

Zekat vermenin belli bir zamanı olmayıp, farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir ayı veya Ramazanı beklemeye gerek yoktur. Zekat vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekatlarını vermeleri uygun olur.


Zekat Vermemenin Cezası Nedir?

Çok ağır manevi müeyyideler vardır. yüce Allah(c.c) zekatını vermeyenlerin kıyamette çok büyük azapla karşılaşacağını haber vermektedir:

"...Altını ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanları acıklı bir azapla müjdele! O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, 'İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!' denilecek."(Tevbe/34-35)

Başka bir ayet-i kerimede de şöyle buyurulur:

"Allah'ın fazlından verdiklerini kullarından esirgeyenler için o malın hayır olduğunu zannetme. Belki o mal, onlar için şerdir. Kıyamet gününde fakirlerden esirgedikleri o mal, onların boyunlarına halka yapılacaktır." (Al-i İmran/180)


FİTRE

Ramazan ayının sonuna yetişen ve asli ihtiyaçlarından başka en az nisab miktarı bir mala sahip bulunan her müslümanın kendileri ve velayetleri altındaki kişiler için, yerine getirmekle yükümlü oldukları bir sadakadır. Fıtr kelimesi oruca son vermeyi, orucu açmayı (iftar) ifade eder; Fıtır sadakası da denir. Bu kelime halk arasında fitre şeklini almıştır. Bir hadiste; Abdullah b. Ömer'in rivayetine göre: "Hz. Peygamber fıtır sadakasını 1 sa‘ (ölçek) hurma ve 1 sa‘ arpa olmak üzere köle, erkek, kadın, küçük ve büyüklere farz kılmış ve insanlar (bayram) namazına çıkmadan önce verilmesini emretmiştir" (Buharî, “Zekat”, 76; Müslim, “Zekat”, 12). Fıtır sadakası, ramazan orucunun farz olduğu hicri 2 nci yılın Şaban ayında, zekattan önce farz kılınmıştır. Dini bir yükümlülük oluşunun dayanağı Sünnet ve Sünneti teyit eden hadislerdir.

Fitre vermenin önemiyle ilgili olarak, yine Abdullah b. Abbas'tan rivayet edilen bir hadiste; fıtır sadakasının, oruçluları gereksiz ve çirkin sözlerinden (günahlarından) arındırmak ve yoksullara gıda temini için farz kılındığı bildirilir (Ebu Davud, “Zekat”, 17; Müsned, II, 277). Hadisten anlaşıldığına göre fıtır sadakası, oruç tutan Müslümanın, oruçluya yakışmayan davranışlarla zedelenen ibadetinin eksikliklerini tamamlar, aynı zamanda yoksulların bayram sevincine katılmalarını sağlar.

Fıtır sadakası yükümlüsü sayılmak için kişinin varlıklı olması gerekir. Varlıklı olma ölçüsü, zekatta olduğu gibi nisap miktarına denk mala sahip olmaktır. Yine zekatta olduğu gibi temel ihtiyaçlar bu miktarın dışındadır. Ancak zekattan farklı olarak, fıtır sadakasının vücubu için sahip olunan malın "artıcı" özellikte olması ve üzerinden bir yıl geçmiş bulunması gerekmez. Her yıl Ramazan ayında, müftülükler verilmesi gereken en düşük fitre miktarını belirleyerek ilan ederler. Belirlenen bu miktar, "asgari miktar" olup, fıtır sadakasında verilecek meblağ konusunda bir üst sınır bulunmamaktadır. Söz konusu yardım, gıda gibi ayni olarak veya para şeklinde nakdi olarak da ödenebilir.

Fıtır sadakasının vakti ramazan bayramının birinci günü fecrin doğuşu ile başlar. Fitre, Ramazan bayramından bir veya iki gün öncesi ile bayram namazı arasında ödenir. Bununla birlikte fitre, Ramazan’ın girmesinden itibaren, hatta Ramazan ayı girmeden önce de ödenebilir. Böylece yoksulların bayram ihtiyaçlarını önceden karşılamaları sağlanmış olur; Fitrenin bayramın birinci gününden sonraya bırakılması ise uygun bulunmamıştır. Ancak zamanında ödenmemiş olmasından dolayı fitre yükümlülüğü sona ermez; ve ilk fırsatta ödenmesi gerekir. Fitre öncelikle yükümlünün bulunduğu yerdeki yoksullara verilmelidir. Bir kimse fitresini bir fakire verebilir. Bir fitre bölünerek birkaç fakire verilemez. Fakat birden çok kimseler fitrelerini birleştirip tek bir fakire verebilirler. Fitre, verileceği yerler bakımından zekatın benzeridir; Zekatın verildiği yerlere verilir ve zekatın verilmediği yerlere de verilmez.

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.

Yararlanılan Kaynaklar:
-Diyanet İşleri Başkanlığı İlmihali
-Kur'an-ı Kerim, Sünnet (tevatür yoluyla günümüze kadar taşınmış, Ümmetin malumu olan Peygamberimiz(s.a.v)'in uygulamaları), Sünnet'i teyit eden ve Kur'an'la çelişmeyen mütevatir hadisler ışığında hazırlanmıştır.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: