En Küçük Zerresinden İtibaren Atom Madde ve Maddeden Oluşan Her Şeyde Meleklerin Bulunduğuna İşaret Eden Ayetler

Bismillahirrahmanirrahim.

Bakara-74 "Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir."

Hud-44 “Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî’ye oturdu ve “Zalimler topluluğu, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!” denildi.

Rad-13 "Gök gürültüsü O'na hamd ile, melekler de O'nun korkusundan dolayı O'nu tesbih ederler..."

İsra-44 "Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O'nu tesbih eder; O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Doğrusu O Halim olandır, Bağışlayan'dır."

Meryem (90-91) "Rahman’a çocuk isnad etmelerinden ötürü, nerdeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp çökecekti!"

Enbiya-69 “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik.

İnsan Ömrü Kısaldı mı?

Dünyada ortalama insan ömrü günümüz itibariyle 70-85 yaş arasındadır. Çağımızda100 yaşın üstünde yaşayan birini düşünmek bizlere masal gibi geliyor. Hele 200 yaşın üzerinde yaşamak, imkansız sanılıyor. Oysa eski çağlardaki insanlar günümüz insanları gibi çeşitli streslerle uğraşmak zorunda kalmıyorlardı. Kirli şehir havasını soluyup, genetiği değiştirilmiş ilaçlı gıdalar yemiyorlardı. Kimyevi gübreler, sentetik ilaçlar, alkol, tütün gibi zararlı maddeler kullanmıyorlardı. Diyetlerinin tamamını organik gıdalar oluşturuyordu. Yaşlanmak günümüzde dahi hala tıbbın çözemediği en büyük bilmecelerden biridir. Uzun yaşamla ilgili en çok merak uyandıran hususlardan biri de, ilk insanların uzun yaşadıklarına dair dini kaynaklarda geçen bilgilerdir. Bu konuyla ilgili dini kaynak ve rivayetlerden yola çıkıldığında, insan ömrünün Hz. Adem(a.s)'den itibaren uzunca bir süreç içerisinde kısalarak günümüzdeki düzeyine ulaştığı anlaşılmaktadır. Örneğin Kur'an-ı Kerim'de Ankebut Suresinin 14 ncü ayetinde Hz.Nuh(a.s)'ın yaşının 950 sene olduğu bildirilmiştir. Hz.Adem(a.s) 'ın yaşının ise yaklaşık 1000 sene olduğu tahmin edilmektedir.

Ankebut Suresinin 14 ncü ayetinde Hz.Nuh(a.s)'ın yaşı için kısaca 950 denilmeyip de  "...o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı..." şeklinde buyurularak, 1000 yıllık ömre özel bir vurgu yapıldığı kanaatindeyiz. Yine Bakara Suresinin 96 ncı ayetinde yaşamaya, bütün insanlardan; hatta Allah’a ortak koşanlardan bile daha düşkün oldukları bildirilen yahudiler için, "...Onlardan her biri ömrünün bin yıl olmasını ister. Oysa ki (bu şekilde uzun) yaşatılması, onu azaptan uzaklaştıracak değildir..." buyrulması da azami ömrün bin yıl olduğunu düşündürmektedir. Bin yılla ilgili başka bir ayette, "...Rabbin katında bir gün, sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir."(Hac-47) buyurularak ahiretteki zamanın dünya zamanından göreceli olarak bin kat fazla olduğu bildirilmiştir. Taha Suresinin (103-104) ncü ayetleriyle ile Müminun Suresinin (112-115) nci ayetlerinde ise insanların ahiretteki zaman algısına göre dünyadaki kalma sürelerini en fazla bir gün veya bir günden daha az olarak algılayacakları anlatılmaktadır. Bu süre Hac Suresinin 47 nci ayetine göre dünyadaki bin yıl veya bin yıldan daha az bir süreye tekabül etmektedir. Bu ayetlerden yola çıkarak insanın en fazla bin yıl yaşayabileceğine işaret edildiği sonucuna varabiliriz. Böyle anladığımızda dini kaynaklardaki Hz.Nuh(a.s)'ın yaşı gibi bin yıla varan ama bin yılı geçmeyen uzun yaşamış dini şahsiyetlerle ilgili bilgilerin de daha fazla anlam kazanacağını düşünmekteyiz.

Albert Einstein ve Din

Einstein’ın din ile ilgili görüşlerinden anlıyoruz ki, evrendeki mükemmelliğe hayran birisi olarak kainatın bir yaratıcısı olduğunun kesin olarak farkına varmış; Fakat kuvvetle muhtemeldir ki semavi dinler konusunda sadece orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiş olan incil ve tevratı incelediği için akıl ve bilime uygunluk açısından yeterince tatmin olamamanın verdiği hayal kırıklığı ve üzüntüsü içinde savrulup durmuş. Etik konusun da da mevcut evrensel de...ğerleri oluşturan temel kaynağın semavi dinler olduğunu gözardı etmiştir.

İnsanı merkez alıp ilgilenen insana tennezül buyuran bir yaratıcıyı kendine göre mantıklı bulmamasının nedeni evrenin çok büyük ve muazzam olduğunu keşfetmiş olmasından kaynaklanıyor. Yani bu kadar sonsuz büyüklükte bir evrenin sadece insan için yaratılmış olmasını kabullenemiyor, haşa fazla ve gereksiz buluyor. Oysa bu büyüklüğün ve mükemmelliğin kendisinde de bir Yaratıcı inancı doğurduğunu itiraf ederek, farkında olmadan evrendeki büyüklük ve mükemmeliğin hikmetini de açıklamış bulunuyor.

Einstein'ın kainatın yaratıcısının sonsuz güç ve kudret sahibi, daha nice sayısız alemlerin yerlerin, göklerin Rabbi olduğunu, uyku ve gaflet basmadan bütün varlıkları, hiçbir ağırlık duymadan ayakta tutup gözettiğini, sürekli yaratmakta olduğunu... O'nun çok yüce çok büyük olduğunu, uzayın genişlediğini, yer çekimini, gezegenlerin yıldızların yörüngelerinde yüzdüğünü, zamanın göreceliğini... daha bir çok kendi keşiflerini de kapsayan bilimsel gerçekleri daha önceden haber vermiş olan Kur'an-ı Kerimi yeterince okuyup incelemediği anlaşılıyor.

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.

 OKU

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: