Güzel Sözlü Olmak Allah(c.c)'ın Emridir

Bismillahirrahmanirrahim.

Bakara-83 "Yine hatırlayın ki, Biz İsrail oğullarından 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyin; anne ve babaya, akrabaya, yetimlere ve yoksullara iyilik yapın; insanlara güzel söz söyleyin; namazı dosdoğru kılın; zekâtı verin' diye söz almıştık. Sonra, pek azınız müstesna, sözünüzden döndünüz; hâlâ da yüz çeviriyorsunuz."

Bakara-263 "Bir tatlı dil, bir bağışlama, arkasından incitmenin geldiği sadakadan daha hayırlıdır. Allah, ganidir, halimdir."

İbrahim-24 "Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir."

İsra-53 "Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır."

Şüphesiz Allah (c.c) Doğruyu Söyledi.

Peygamber Efendimiz(s.a.v) Buyuruyorlar ki:

"Güzel söz sadakadır." (Buhârî, Edeb 34, Cihâd 128, Müslim, Zekât 56)

Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse komşularına eziyet etmesin rahatsızlık vermesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75)

OKU

Makam-ı Mahmud Nedir?

Makam-ı Mahmud övülmüş makam demektir. Kur'an'da şöyle buyurulmuştur: "(Ey Rasulüm!) Gecenin bir kısmında sana mahsus bir nâfile namazı kılmak üzere uyan. Belki böylece Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır." (İsrâ-79) Peygamberimiz(s.a.v) ise Makam-ı Mahmud için "Bu, ümmetime şefaat edeceğim makâmdır." demiştir (Tecrid, II/574) Bu makamda bütün halk Peygamberimizi över (Tecrid, XI/128). (İ.K.)

Ezandan sonra okunan duada geçen makam-ı mahmud da bu makamdır. Peygamberimiz(s.a.v) "Kim müezzinin ezanını işittiği zaman, "ey bu tam çağrının (ezanın) ve dünya durdukça duracak olan namazın Rabbi Allah'ım! Muhammed'e vesileyi (cennette özel bir makamı) ve fazileti ver, onu kendisine vadettiğin makam-ı mahmud'a eriştir" diye dua ederse, kıyamette şefaate müstahak olur." demiştir (Tirmizî, Salat, 175. No: 211; Ebû Dâvûd, Salat, 38).

Ebu Hureyre(r.a) rivayet etti. Resulullah (sav) buyurdular ki: "Her peygamberin müstecab (Allah`ın kabul edeceği) bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı ahirete bıraktım). Ona inşaallah, ümmetimin şirk koşmadan ölenleri nail olacaktır." (Buhari, Da\’avat 1, Tevhid 31; Müslim, İman 334, (198); Muvatta, Kur\’an 26, (1, 212); Tirmizi, Daavat)


Yine Ebu Hureyre (r.a)’ın bildirdiğine göre Peygamberimiz(s.a.v)' e: “Rabbinin seni Makam-ı Mahmud’a (övgüye değer bir makama) yükselteceği ümit edilir.” (İsra 79) ayetinde zikredilen makam-ı mahmuddan sual edildi. Resulüllah(s.a.v): "Bu şefaattir” diye cevap verdi. (Tirmizi, Tefsir 17 (nr.3136); Beyhaki, Şuabü’l-İman, nr 300)

  Başka bir hadis-i şerifte ise "Ey falan! Bize şefaat et, ey falan bize şefaat et diyecekler. Sonunda şefaat etme işi bana kalacak. İşte makam-ı Mahmud budur." (Buhari, Tefsir 11; zekat 52) buyurulmuştur.


Şefaat Nedir?

Şefâat, bir müminin günahlarının bağışlanması için Allah(c.c)'a dua edip yalvarmaktır. Müminin, ister hayatta olsun veya ister ölmüş olsun herhangi bir mümin kardeşinin günahlarının affı için duası, Allah(c.c) katında ona şefâati türündendir.

Örneğin dünyada iken Hz. Peygamber (s.a.v.)'in müminlere duası, onlara bir çeşit şefâatidir. O daha bu dünyada hayatta iken müminlere dua ederek şefâatta bulunmuştur. Nitekim Hz. Âişe Validemizin naklettiğine göre, Rasûlüllah (s.a.v.) çok defa geceleri yatağından kalkar, mü'min ölülere Allah'tan mağfiret istemek için "Bakîu'l-Ğarkad" mezarlığına giderdi (Müslim, Cenaiz, 35).

Sahihi Müslim ve Buhari'de Resûlüllah'ın şöyle bir buyuruğu yer almıştır:

"Ezan okuyan bir müezzinin ezanını duyduğunuz zaman, siz de müezzinle birlikte dediklerini tekrarlayın. Sonra da üzerime salât okuyun. Kim bana bir salât okursa, Allan ona on rahmet gönderir. Sonra Allah'tan benim için vesile isteyin. Vesile cennette bir mertebedir. Allah'ın kullarından bir kula nasib olacaktır. Ümit ediyorum ki ben o kul olayım. Kim Allah'tan benim için bir vesile isterse, kıyamette şefaatim ona helal olur" (Buhari, Ezan: 8; Müslim, Salat: 11; Ebu Davud, Salat: 36)

Ömer (r.a.) Umre haccı yapmak üzere Resûlüllah ile vedalaşırken, Resûlüllah (s.a.v) ona şöyle söylemişti:

"Ey kardeşim, beni de duadan unutma!" (Ebu Davud, Vitir: 23; Tirmizi, Deavat: 199; İbn Mace, Menasik: 5)

Anlaşılıyor ki, Allah(c.c)'ın Rasûlü (s.a.v) ümmetinden kendisi için dua etmesini istemiştir. Bir müminin diğer mümin kardeşi için yaptığı hayırlı dua, hem ona hem de kendisine fayda verir. Bununla ilgili bir hadiste Allah(c.c)'ın Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

"Bir insan yanında olmayan bir kardeşine hayırlı bir dua ederse, Cenab-ı Hak ona muhakkak bir melek tayin eder ve yanına arkadaş olarak koyar ki, her dua edişte o görevli melek "Amin, bir o kadar da senin için" der" (Müslim, Zikr: 87)

Başka bir hadisde ise şöyle buyurulmuştur:

"En çok kabul edilen dua, birbirinden uzak olan kişilerin birbirlerine ettiği duadır" (Buhari, Mezalim: 9; Müslim, Zikr: 88 Ebu Davud, Salat: 364; Tirmizi, Birr: 88)


"Ey Muhammed! Bil ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendi günahın için, hem de mümin erkekler ve mümin kadınlar için Allah'tan bağışlanma dile. Allah, sizin gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir." (Muhammed-19)

"Biz her peygamberi sırf, Allah’ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah’ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı." (Nisa-64)

Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” (Haşr-10)

“Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla.” (İbrahim-41)

Yüce Allah(c.c)'ın, Rasûlüne dünyadayken mümin erkekler ve mümin kadınların günahlarının affı için bizzat af dilemesini emrettiği, yine bir müslümanın hayattayken diğer müslümanlara gıyaben dua etmesinin ne kadar önemli olduğu, sunduğumuz Kur’an ayetleri ve Peygamber Efendimiz(s.a.v)'in hadislerinden açıkça anlaşılmaktadır.

Bütün bunlarla birlikte hesap günü, Kuran'da amel defterlerinde hiçbir değişikliğin ve alışverişin olmayacağına işaret eden ayetleri (Bkz. Bakara-123, İbrahim-31, İsra-13, Kehf-49, Yasin-12...) ve bu ayetlerle ilgili Peygamber Efendimiz(s.a.v)’in o gün en yakınlarına dahi faydası olamayacağını bildiren hadis-i şerifleri de dikkate aldığımızda ayet ve hadislerde bahsedilen şefâati, kulların gıyabında bağışlanmaları için dünyada yapılmış olan dualardan, Allah(c.c) katında kabul edilmiş olanların  hesap gününde muhataplara açıklanması şeklinde düşünebiliriz.

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: