Bid'at Hurafe ve uğursuzluğun Dinimizde Yeri Yoktur

Bismillahirrahmanirrahim.

Maide-3 "...Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmı seçtim..."

Maide (101-103) "Ey iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer Kur'an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. (Açıklanmadığına göre) Allah onları affetmiştir. (Siz sorup da başınıza iş çıkarmayın). Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir.Sizden önce de bir toplum onları sormuş, sonra da bunları inkâr eder olmuştu. Allah bahîra, sâibe, vasîle ve hâm diye bir şey (meşru) kılmamıştır. Fakat kâfirler, yalan yere Allah'a iftira etmektedirler ve onların çoğunun da kafaları çalışmaz. Onlara, "Allah'ın indirdiğine ve Resûl'e gelin" denildiği vakit, "Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter" derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi? "

Hadid-27 "...(Bir bid'at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah'ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

MAİDE-103 TEFSİRİ... Allah, ne bahîre ve sâibe, ne vasîle, ne hâm, hiçbirini meşrû kılmamıştır. Allah'ın şeriatınde bunların aslı yoktur. Cehalet devri halkı, bir dişi deve beş kere doğurur ve beşincisi erkek olursa kulağını yararlar ve salıverirlerdi. Artık onu ne sağarlar, ne binerler, ne kullanırlardı ki "bahîre" budur. İkinci olarak: Bir adam, başına bir dert geldiği ve mesela hasta olduğu zaman, "İyileşirsem devem sâibe olsun" diye adar ve bahire gibi salıverir, ondan faydalanmayı haram ederdi. Üçüncü olarak: Koyun dişi doğurursa kendilerinin, erkek doğurursa ilâhlarının olurdu. Eğer ikisini birden doğurursa, "kardeşine ulaştı" derler. Bu dişiden dolayı erkeğini de kurban etmezlerdi ki, vasile de budur. Dördüncü olarak: Bir erkek devenin dölünden on batın doğarsa, onun sırtını haram sayarlar ve hiçbir sudan ve otlaktan menetmezler, "onun sırtı yasaklandı" derlerdi ki "hâmî", "hâm" da budur. Bunlar Hakk'ın meşrû kıldığı şey değil, ve fakat kâfir olanlar Allah'a karşı din, şeriat adına böyle yalan uydurur, iftira ederler....(Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır)

Peygamber Efendimiz(s.av.)'den rivayet olunmuştur ki;


"Helâl, Allah Teâla hazretlerinin kitabında helal kıldığı şeydir. Haram da Allah Teâla Hazretlerinin kitabında haram kıldığı şeydir. Hakkında sükût ettiği şey ise affedilmiştir. Onun hakkında sual külfetine girmeyiniz." Rezin tahric etmiştir. Tirmizi, Libas 6, (1726); İbnu Mace, Et'ime 60, (3367).

İslam’a sonradan sokulmaya çalışılan şeylere BİDAT; batıl inançlara da HURAFE diyoruz. Bunun hakkında Peygamberimiz(s.a.v);

“Şüphesiz ki sözlerin en hayırlısı Allahın kitabı (Kur’an)dır. Yolun en hayırlısı Muhammed’in (s.a.v.) yoludur. İşlerin en şerlisi sonradan uydurulan (Bid’atlar) dır. Her bidat ise sapıklıktır.” (S.Müslim Cuma 42) buyurmaktadır.  

Sünnette olmayan birşeyi sünnet gibi göstermek, Resulullah efendimizin söylemediği bir sözü söylemiş gibi nakletmek yalancılıktır. Bunun hakkında Peygamberimiz(s.a.v);

“Bilerek bana yalan isnad eden cehennemdeki yerini hazırlasın.” (Buhari, İlim, 38) buyurmaktadır.

Dinimizde uğursuzluk yoktur; Bu konu hakkında Peygamberimiz(s.a.v);

"İslâm'da taşe'üm (uğursuz sayma, kötüye yorma) yoktur; en iyisi tefe'ül (iyiye yorma) dır." (Buharî, Tıb, 54) buyurmaktadır.

OKU

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: