Kafirlere Verilen Nimet ve Musibetlerin Hikmeti

Bismillahirrahmanirrahim.

Ali İmran-178 "İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz, onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

Enam (43-45) "Keşke azabımız onlara geldiği zaman yalvarsalardı. Fakat kalpleri katılaştı ve şeytan yapmakta oldukları şeyleri onlara güzel gösterdi. Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada, onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar. Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur."

Enam (63-65) De ki: "Bizi bu tehlikeden kurtarırsa elbette şükredenlerden olacağız" diye gizli ve aşikar O'na yalvarıp dururken, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır? De ki: "Allah, sizi ondan ve bütün sıkıntılardan kurtarır, sonra da siz yine ortak koşarsınız." De ki: "O'nun üstünüzden ve ayaklarınızın altından azap göndermeye, yahut sizi fırkalara ayırıp kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yeter." Bak, ayetlerimizi nasıl inceden inceye açıklıyoruz ki, onlar iyice anlasınlar."

Araf (182-183) "Ayetlerimizi yalanlayanları bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş helake yaklaştıracağız.Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz benim tuzağım çok sağlamdır."

Tevbe-55 "Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah, bununla ancak onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının kafir olarak çıkmasını istiyor."

Taha-131 "Onlardan bazı kesimlere, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere gözünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır."

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Tefsiri:

Ali İmran/178 nci ayette, kafirlerin dünyada iradelerini serbestçe kullanabilmeleri için kendilerine fırsat verildiği ifade edilmektedir. Bu, Allah(c.c)’ın bütün insanlık için koymuş olduğu değişmez kanunudur. İnsanlar bu dünyada kendi hür iradeleriyle tercihte bulunurlar, diledikleri gibi yaşarlar. Ancak yüce Allah burada inkarlarına rağmen kafirlere böyle bir fırsat vererek onları serbest bırakmasının kendileri için hayırlı bir şey olduğunu sanmamaları gerektiğini, onlara sadece günahlarının artması için mühlet verdiğini, dolayısıyla bunun sevinilecek veya övünülecek bir şey olmadığını haber vermekte ve bu suretle onları uyarmaktadır. Çünkü insan kuvvetli bir imana, güzel bir ahlaka ve iyi bir amele sahip ise işte o zaman yüce Allah’ın ona verdiği fırsat, uzun ömür ve bol servet faydalı olur. Oysa inkarcılarda iman ve imana dayalı güzel amel yoktur. Bu sebeple onların ömürlerinin uzun, servetlerinin çok olması günahlarını arttırmaktan başka bir şeye yaramaz. Günahları arttıkça da azapları şiddetlenecektir. Bu sebeple yüce Allah onlar için alçaltıcı bir azap hazırlanmış olduğunu bildirmektedir.(Diy.İşl.Bşk.lığı Tefsiri)

Özetle Ali İmran/178 nci ve Tevbe/55 nci ayetler, hem müminler için bir teselli hem de kafirler için bir tehdittir. Zira müslümanlar şeytanın verdiği vesvesenin tesiriyle şöyle düşünebilirler: "Biz Allah'ın emirlerini yerine getirip yasaklarından uzak duruyoruz, buna rağmen sıkıntı içindeyiz. Fakat Allah'a karşı gelen, küfür ve günah işleyen kişiler rahat ve bolluk içindeler." İşte Allah(c.c), müminler böyle düşünmesinler diye bu ayeti indirmiştir. Böylece müminlere, kafirler ne kadar rahat içinde olurlarsa olsunlar bunun onların lehine değil aleyhine olduğunu ve hak ehlinin ölçüsünün dünya değerleri olmaması gerektiğini bildirilmiştir.

İnsanlar kıtlıktan bolluğa, hastalıktan sağlığa, sıkıntıdan esenliğe kavuştukları zaman, bunlarda kendileri için imtihanlar bulunduğunu düşünmeli ve her zamankinden daha dikkatli, daha sorumlu hareket etmeli, bu nimet ve imkanları veren yüce Allah’a minnet ve şükran hissi duymalıdırlar. Enam/45 nci ayette söz konusu edilen kavimler, bu imkanların bir imtihan olduğunu düşünerek uyarılara önem verecekleri yerde, kendileri için bir istidrac (yüce Allah’ın ayetlerini inkar edenlerin rızıkları hemen kesilip helak olmazlar. Hatta Allah Teala onların bir kısmına nimetlerini bolca verir de şımarırlar. Böylece günahları daha da artar. Neticede yüce Allah’ın azabı bilmedikleri bir taraftan ansızın gelir ve helak olurlar. İşte bu duruma "istidrac" denilir.), bir imtihan olan bu bolluk ve rahatlığa aldandılar; "sonunda kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları sırada" Allah Teala onları ansızın yakaladı. "Bir anda bütün ümitlerini yitirdiler; böylece artık zulmeden –yani şükretmeleri gerekirken küfredip başkaldıran– kavmin kökü kesildi." Bu şekilde ıslah olma ümidi kalmamış olan kötülerin Allah(c.c) tarafından yok edilmesi iyiler hakkında bir rahmet olduğu için, bu gelişmeleri anlatan ayetlerin sonunda "Her türlü övgü, alemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur" buyurulmuştur. Rivayete göre Hz. Peygamber, "Bir topluluk günah işlemekte ısrar ederken yine de Allah’ın onlara istedikleri şeyleri verdiğini görürseniz bilin ki bu bir istidracdır" buyurmuşlar, ardından da bu ayeti okumuşlardır. (İbn Atıyye, II, 292)

Refah Düzeyi Allah(c.c)’ın Hoşnutluğunun Göstergesi Değildir

Bismillahirrahmanirrahim.

Enam-53 "Böylece onların bazılarını bazılarıyla (ileri gelenlerini zayıflarıyla) imtihan ettik ki(o müşrikler, iman eden zayıflar hakkında): 'Allah'ın, aramızdan kendilerine lütufta bulunduğu (hidayete erdirdiği) kimseler bunlar mı?' desinler! Allah, şükredenleri en iyi bilen değil midir?"

Şüphesiz Allah(c.c) Doğruyu Söyledi.

Tefsiri:

Yüce Allah, insanların kimine türlü nimetler, kimine de sıkıntılar vermek suretiyle birbirlerine karşı nasıl tutum takınacakları hususunda onları sınamaktadır. İnsanların soy sop, makam ve mal gibi fani ve aldatıcı durumlara göre değer taşıdıklarını zanneden inkarcıların ileri gelenleri "Aramızda Allah(c.c)’ın kendilerine lutufta bulunduğu kimseler de bunlar mı?" yani "Biz büyükler ve soylu önderler varken Allah(c.c)’ın gerçeğe ulaştırdığı, hidayete kavuşturduğu kimseler bunlar olamaz!" şeklindeki alaylı ifadelerle onları küçümsemişler; sahip oldukları imkanlar kendileri için birer fitne olmuş; küstahça davranışlarıyla yüce Allah’a karşı kötü bir imtihan vermişlerdir.(Diy.İşl.Bşk.lığı Tefsiri)

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

OKU

Kur'an Tüm Zamanlara Hitap Eden Evrensel Bir Kitaptır

Kur'an'ın tüm hükümleri kıyamete kadar bakidir. Kur'an'da nesh edilerek hükmü kaldırılmış veya tarihselleşmiş ayet yoktur. Şüphesiz her ayetin bir fonksiyonu ve gerekli olabileceği bir durum veya zaman vardır. Bu tür ayetlerde o günün şartları içerisinde Kur'an ne hüküm vermiş ve bu hükümlerle neyi gerçekleştirmeyi, nereye varmayı amaçlamışsa; bugünün şartları içinde de o amacı gerçekleştirecek günümüze uygun hükümler benimsenmelidir. Yani önemli olan, o hükümlerin salt anlamı değil; ruhudur.

Örneğin bazı ayetlerin Hz. Peygamber'in kendi özel hayatı ve zamanı için geçerli olduğunu sananlar, bu ayetlerin de aslında tıpkı diğer peygamber kıssalarında olduğu gibi, ibret alınarak dersler ve hükümler çıkarılmasına yönelik misyonları olduğunu kabul etmelidirler. Ayrıca Kuran'ın cinlere gelmiş ve onlara hitap eden bir kitap olduğu da, bu konuda göz önünde bulundurulması gereken başka bir husustur. Şöyle ki; zamanımızda uygulanmasına gerek kalmadığı sanılan bazı Kur'an hüküm ve ayetlerinin, cinlerin medeniyetinde hala yürürlükte olması da ihtimal dahilindedir.

İnsanlar içinde yaşadıkları zamana, şartlara, ihtiyaçlara, bilgi ve kültür düzeylerine göre Kur'an ayetlerine farklı açılardan bakarak orada farklı renkler görebilirler; onu az çok farklı yorumlayıp algılayarak, ondan değişik biçimde yararlanabilirler. Fakat "şu ayet tarihseldir, bu ayet hükümsüzdür" diyemezler. Aksine davrananlar, yüce Allah(c.c)’ın huzurunda yaptıklarının hesabını vereceklerdir.

Kur'an'ın herhangi bir ayetine herhangi bir gerekçeyle hükümsüzdür demek; hem o ayeti yok sayıp inkar etmek ve hem de dolaylı olarak Allah(c.c)'ın kitabına (haşa) kusur atfetmektir. Oysa yüce Allah; Kur'an'da "Rabbinin kelimesi (Kur’an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." (Enam/115), "Hala Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı." (Nisa/82) buyurmuştur.

Her ne niyetle olsun; Kur'an'a yönelik bu tür olumsuz yaklaşımlarda bulunmaktan kaçınılması gerekir; zira önceki ümmetlerin kitaplarını tahrif ettikleri gibi; Kur'an'ın da ayetlerinin hükümsüz bırakılması suretiyle, dolaylı olarak tahrifine kapı aralamak isteyenleri Allah(c.c) şöyle uyarmaktadır; "Ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara gelince, işte onlar Hakk'ın huzuruna azap içinde getirileceklerdir." (Sebe-38), "Ayetlerimizi geçersiz kılmak için çaba gösterenler var ya, işte onlar cehennemliklerdir." (Hac-51)

Eski kitaplara yapıldığı gibi, Kur’an-ı Kerim’i çeşitli maskeler altında parçalara ayıranlar da; yaptıklarından dolayı muhakkak surette yüce Allah katında sorguya çekilip cezalandırılacaktır. Bu tavır birçok eski kavmi yıkıma götürmüştür. Çünkü Kur’an bütünüyle Allah’tandır, bir tek ayeti bile O’ndan başkasına nispet edilemeyeceği gibi, yine bir tek ayeti dahi değersiz ve anlamsız görülemez. yüce Allah’ın kitabı bir bütündür ve hükümleri geneldir. "Onlar ki, şimdi de Kur’an’ı (bir kısmını kabul, bir kısmını reddederek) paramparça ediyorlar. Rabbine andolsun ki yaptıklarından dolayı muhakkak surette onların hepsini sorguya çekeceğiz!" (Hicr/91-93)

En Doğrusunu Allah(c.c) Bilir.

OKU

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: