Dinden Haberi Olmayanların Yükümlülük Durumu

Araf Suresinin 172 nci ve 173 ncü ayetlerinde dinden haberdar olmamanın, Allah(c.c)'ın varlığına ve birliğine iman etmemek için geçerli bir mazeret olamayacağının net bir şekilde açıklandığı kanaatindeyiz. Bu konuyla ilgili ileri sürülmüş olan görüşlerden bizce en makul olanı aşağıdaki alıntıda özetlenmiştir; 

"Dinden haberi olmayanlar, Allah(c.c)’ın varlığına ve birliğine inanmak, ayrıca akıl yürütmek suretiyle bilinebilecek olan iyi fiilleri yapmak ve kötü fiillerden kaçınmakla yükümlüdür. Bu yükümlülükleri yerine getirenler kurtuluşa erecek, yerine getirmeyenler ise cehenneme girecektir. Zira ergenlik çağına ulaşan insanların, akıl yürüterek kendilerini ve kainatı yaratan bir yüce varlığın mevcut ve bir olduğu sonucuna varmalarını ve O’na inanmalarını engelleyecek bir mazeret ileri sürülemez.

Mutlak ve mükemmel bir bilgi kaynağı olmamakla birlikte akıl Allah(c.c)’ın varlığını bilme ve temel konularda iyi ile kötüyü ayırt etme gücüne sahiptir. Peygamberler de aklın bilebileceği ilkeleri teyit ederler; Ahiret halleri, ibadet şekilleri, bazı hukuk ve ahlak kuralları gibi akıl tarafından bilinemeyecek konularda ise insanları bilgilendirirler. Nitekim Kur’an’da, akıl yürüterek Allah’ın varlığına ve birliğine ulaşılabileceği Hz. İbrahim’in diliyle anlatılmış (En’am 75-79), akıl yürütmenin kişiyi ebedî felaketten kurtaracağı ifade edilmiştir. (Mülk-10)

Ayrıca birçok ayette kafirlerle müşriklerin affedilmeyip lanete uğrayacakları ve cehenneme atılacakları haber verilmiştir. Peygamber gönderilmeden azap edilmeyeceğini ifade eden âyetlerde yer alan azap kavramı ahiretle ilgili olmayıp dünyada yaşanan sıkıntı ve felaketler manasındadır. Yükümlülüğün peygamber davetine bağlı kılınması da tebliğ edilen vahyin bütünüyle ilgilidir." (Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi)

En doğrusunu Allah (c.c) bilir.

Bismillahirrahmanirrahim.

Bakara-170 "Onlara: «Allah'ın indirdiğine uyun.» denildiğinde, «Hayır, atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız.» dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdirememiş ve doğruyu seçememiş idiyseler?"

Maide-7 "Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve “işittik, itaat ettik” dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir."

Enam (75-79) Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu (muhteşem varlıklarını) gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun. Üzerine gece bastırınca, bir yıldız gördü:"Rabb'im budur" dedi. Yıldız batınca da:" Ben batanları sevmem" dedi. Ay'ı doğarken gördü: "Rabb'im budur" dedi. O da batınca: "Yemin ederim ki, Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapıklığa düşen topluluktan olurdum" dedi. Güneş'i doğarken görünce: "Rabb'im budur, bu hepsinden büyük" dedi. O da batınca dedi ki: "Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben yüzümü tamamen, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben asla Allah'a ortak koşanlardan değilim".

Araf (172-173) "Hani Allah Âdem oğullarından (onların) sırtlarından soylarını alıp, onları kendilerine karşı şâhid tutmuştu da: «Rabblniz değil miyim?» (buyurmuştu). Onlar da «Evet şahidiz» diye cevap vermişlerdi. Bu da Kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktu dememeniz, Ya da: “(Ne yapalım) vaktiyle atalarımız müşrik olmuşlardı, biz onlardan sonra gelen kuşaklardık (onların yolundan gittik), bizi eğri yola sapanların yaptıklarından dolayı mı mahvedeceksin?” demeyesiniz diye."

Rum-30 "Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler."

Ahzap-72 "Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir."

Mülk-10 "Ve derler ki: «Biz dinleseydik veya aklımızı kullansaydık, bu çılgın ateşin içinde bulunmazdık!»

Beled (8-10) "Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?"

Şems (7-10) "Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verene, Sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki, Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir, Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir."

Şüphesiz Allah (c.c) Doğruyu Söyledi.

Peygamber Efendimiz(s.a.v) buyuruyorlar ki;

"Her çocuğu annesi fıtrat üzere dünyaya getirir. Onun bu hali konuşma çağına kadar devam eder, sonra ebeveyni onu hristiyan; yahudi, mecusî yapar. Eğer ana-babası müslüman iseler, çocuk da müslüman olur." (Buhâri, Cenâiz, 79; Müslîm, Kader, 23-25; İman, 264; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 233, 435)

"Müftüler sana fetva verse de sen yine kalbine danış, fetvanı kalbinden al" (Müsned, I, 194)

"Seni işkillendiren şeyi bırak işkillendirmeyene geç. Çünkü doğruluk iç huzuru verir, yalan da şüphe ve tereddüt doğurur." (Tirmizî, Kıyâmet 60)

"İyilik nefsin yatıştığı şeydir. Kötülük ise -insanlar sana fetva verseler bile- nefsi tırmalayan, sinede gel-gitler / tereddütler meydana getiren şeydir." (Müsned, 4/228; Mecmâu'z-Zevâid, 1/175,10/297; Darimi, Büyu, 2; Süyûtî, Câmi’u’s-Sağîr, 1/40)

"Beş şey fıtrattandır: Sünnet olmak, kasıkları traş etmek, bıyıkları kısaltmak, tırnakları kesmek, koltuk altındaki tüyleri yolmak." (Buhâri, Libas, 51, 63, 64; Müslim, Tahara, 49; Ebû Dâvûd, Tereccül, 16; Tirmizî, Edeb, 14)

"İçini tırmalayan, kalbinde çarpıntılar oluşturan, gönlünü bulandıran şeyi terket." (İbn Hibban. Hakîm)

"Kötülük yapmak seni üzüyorsa, artık sen müminsin." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V. 251-252)

OKU

EN ÇOK OKUNAN YAYINLARIMIZ: